BİZİ TAKİP EDİN
İSTANBUL, TURKEY
02 ARALIK 2007 / 19:48

Hayvanları Severlik Meziyet Mi?

Aslında, çok değişik çağrışımları olan hayvan sevme kavramını veteriner hekimler de hayvan severler de çok iyi idrak etmeliler.

Hayvan severliğin temel anlayışı şudur: "Kendinden olmayan canlıların haklarına dahi saygı duyabilmek". Tür ayırımı yapmadan canlıların ezilmesi ya da sömürülmesine karşı çıkmak, doğal ahlak anlayışının neticesidir. Bu ahlaka sahip olmak için ayrıca hayvansever olmak gerekmez. İnsan ya da hayvan fark etmez, herhangi bir canlının sömürülmesine karşı çıkmak insan olmanın vazgeçilmez ölçütlerinden biri değil midir? Bunun için hayvansever olmaya gerek var mıdır? Bu bağlamdan bakarsak, "hayvan koruma" herkesin ahlaki göreviyken bu iş neden sadece hayvan sever örgütlerine kalır ki?

Her hayvanı sevmek ya da beğenmek gibi bir şey söz konusu olamaz. Şüphesiz, sevmediğimiz, hatta korktuğumuz ya da iğrendiğimiz hayvanlar da olabilir. Yine de, sırf canlı oldukları için onlara saygı duyabiliriz. Bu noktadan yola çıkarsak sevgi kelimesi, saygı kelimesi kadar geniş kapsamlı değildir. Yani daha doğru kelime, hayvanı sevme değil, sayma olmalıdır.

İnsan olarak çok güçlü olmak saygı, zayıflara saygı duymamıza engel değildir. Tersine zayıflara saygı duymak, medeni insanın olmazsa olmazlarındandır. Aslında ortaçağdan beri süregelen eziyetlerin ve sömürünün en büyük suçlusu, "insan üstündür anlayışı" dır. Bütün doğaya ve hayvana karşı işlenen suçların faili olan bu anlayışa göre, hayvan alt canlıdır. İnsan, biraz da gücünün verdiği yetkiyle bu alt canlı türlerine her şeyi yapma hakkına sahiptir. Bu, çok tehlikeli bir anlayıştır. Çünkü, bir tür kendini üstün ilan edip güçsüz türleri "alt tür" ilan ederse, güçlü olan insan ırkları ya da milletler güçsüz olanları "alt ırk" ya da "alt millet" olarak ilan edebilir ki, buna dünyamız bir zamanlar tanık olmuştu: Nazi Almanya'sında Yahudiler alt canlıydı, Aristo'ya göre köleler alt insandı.

Zeka olarak üstün olmamız da onlara istediğimiz her şeyi sınırsız olarak yapma hakkını vermez. Böyle bir hak sahibi olmaya kalkarsak, aramızdan zeka özürlü insanlara karşı da aynı hakkı iddia edenler çıkabilir.

O halde, hayvanseverlik bir meziyet değil, birilerinin dediği gibi, insan olabilme yolunda atılmış önemli bir adımdır. Ancak, sevginin mantık önüne geçtiği durumlarda hayvana iyilik yapacağım derken farkında olmadan zarar verenlerin hayvanseverliği şüphelidir. Karşıdakine zarar veren bir sevgi ne kadar ahlaki olabilir ki? Her kurumu ya da her veteriner hekimi potansiyel hayvan düşmanı görecek kadar paranoya içinde olanlar da hayvanlara fayda yerine zarar verdiklerinin farkında değildirler. Ancak, bu kişileri haklı çıkaracak eylemleri yapan veteriner hekimler de bu mesleğe ne kadar zarar verdiklerini bilmek zorundadırlar. Veteriner hekim olmayan kişilerce hayvanlara iğne bile yapılmasına müdahale etmesi gereken odalarımız, hayvan ölümlerine seyirci kalmamalıdır.

Yazımı ALBERT SCHWEITZER'in şu lafı ile sonlandırmak istiyorum "Herhangi bir yaratığın acı çekmesine seyirci kala kala kişi öyle bir noktaya gelir ki içinde hiçbir acıma duygusu kalmaz ve artık o insan değildir".

Prof. Dr. Tamer Dodurka
Veteriner İç Hastalıklar ve Psikoloji Uzmanı