BİZİ TAKİP EDİN
İSTANBUL, TURKEY
16 ARALIK 2007 / 14:32

Buket Uzuner

Ünlü yazarlarımızdan Buket Uzuner, Tolga Öztorun arkadaşımızın sorduğu sorulara üşenmeden uzun uzun cevap verdi :)

Bu ayki konuğumuz sayın Buket Uzuner

Sevgili Buket Uzuner tüm okurlarımız sizi tanıyor ama ben sizden kısaca Yazar Buket Uzuner kimdir onu öğrenmek istiyorum.

BUKET UZUNER hakkında ayrıntılı bilgiyi web sitesinden öğrenebilirsiniz. www.buketuzuner.com

Ben yakından takip ediyorum ama bize şu an ki yazı çalışmalarınızdan bahseder misiniz ?

Son 3.5 yıldır İSTANBULLULAR adlı bir roman yazmaktayım. Bu; son yıllarda yaptığım ve yapamadığım her şeyin tam ortasında hep roman düşüncesi ve karakterleriyle yaşıyorum anlamına geliyor. Bir adanmışlık ve bağımlılık, sorumluluk ve kendine meydan okuma durumu... Romancının mazohist olduğunu söylemek bir keşif olmaz hani!!! İSTANBULLULAR Atatürk Havalimanı'nda 2005 yazında 3 saatte geçen bir roman. İstanbul'da yaşayan hepimiz oradayız; böyle olunca aşk, nefret, sevgi, ihanet, korku ve kuşku da var...

Kitaplarınızın arasında sizin için en önemi olanı hangisi ? Romanlarınızda hayvanlardan bahsediyor olmanız çok mutluluk verici.

Yazarken çok önemsenmeyen bir roman, hikaye ya da gezi kitabı için büyük emek verilemez, adanmışlık yaşanmaz ve risk alınmaz. Bu nedenle bir yazarın kitaplarını ayırmak kolay değildir. Hepsinin ayrı hikayesi vardır. Edebiyat canlı ve cansız her şeyin hikayesiyle ilgilenir. Hayvanların da hikâyeleri vardır ve romanlarda yerine göre hem ana karakter olarak hem de kadar taşıyıcı ara kararterler olarak yazarın büyük yardımcılarıdır onlar. Bir romancı yazdığı herşeyi hissetmek yani biraz o şey, o kişi, o nesne olmak durumundadır. Yani bir kediyi ya da yılanı yazan yazar o sırada kedi ya da yılan olur; kesinlikle olmak zorundadır. İSTANBULLULAR romanında LÜFER asıl karakterlerinden bir İSTANBULLU olarak kendini anlatıyor. Biraz da martılar var romanda ama LÜFER sert, hınzır, külyutmaz, maço bir karakter olarak yeni romanın ciddi bir kişisi. (Kişi sözcüğünü bilerek seçtim)

Okurlarımız ile çocukluğunuza yönelik aklınıza ilk gelen hayvanlar ile ilgili bir anınızı paylaşırmısınız?

Küçükken mahallenin evsiz-barksız kedilerini besleyen, annesiz bebe kedileri damlalıkla doyuran annem bir melek gibi görünürdü bana. Üstelik sanitasyon konusunda çok titiz olan babamdan gizlice, beni ve kardeşimi suç ortağı(!) yaparak mahalle kedilerini beslerdik? Ama benim en büyük aşkım köpeğimiz Flash'tır. Okul bahçesinden peşime takılıp eve gelen ve babamın aynı sağlık endişesiyle her türlü uzaklaştırma planlarını kendi zeki karşı planlarıyla bozan küçük sokak köpeği yıllarca bizim gözbebeğimiz olarak yaşadı. Bir köpeğin müthiş dostluk ve algılama gücünü ondan öğrendim.

Şu an yaşamını paylaştığın evcil hayvanınız var mı ?

Olmaz mı hiç! Biz 3 kişilik bir aileyiz: oğlum, ben ve şu anda 7 yaşında fıstık mı fıstık, halis mulis Türk sokak kedisi cinsi: sarmanlar kraliçesi, edalı-nazlı Fındık-Mürüvvet Hanım! Alnında M harfi benzeri olan sokak kedilerinin de British Tabby olarak adlandırıldıklarını öğrendik. Uzmanlarına yönelterek, aslı Mısır'da olan bu kedi cinsinin muhtemelen İngilizlerin adlandırmasıyla British(!) olduklarını düşünüyorum. Fındık, beni mutfakta ve çalışma odasında, oğlum Can'ı da kendi odasında hiç yalnız bırakmayan çok anlayışlı ve elbette bir kedinin olmazsa olmazı: kibirli bir hanımdır. Daha çok sabaha doğru; İstanbul uyurken çalıştığımdan o beni yalnız bırakmaz, bilgisayarın yanında kitapların arasında, masanın üzerindeki sepetinde uyur ama asıl tercihi beni kıskandırsa da Can'ın yatağıdır. Fındık-Mürüvvet Hanım Gelibolu romanı ve şimdi de İstanbullular'ın ilk okurlarındandır(!) diyebilirim. Ben yazarların da kedilere benzediğini düşünürüm, belki de bu nedenle yazarların daha çok kedileri vardır .

Sahipsiz sokak hayvanları ile ilgili neler düşünüyorsunuz ?

İnsanların evsiz ve aç kalmalarıyla hayvanlar arasındaki tek fark hayvanların konuşamıyor olmasıdır. Ya da bizim anlayamadığımız bir dille konuşuyor olmaları demek daha doğru olur. Bu yüzden sivil ve resmi yollar kullanarak koşulları düzeltmeye çalışmak gerektiğine inanıyorum. Yunanistan da bizim gibi sokak kedi ve köpekleri olan bir ülke ama benim büyük kentlerde ve bazı adalarda gördüklerimin hepsi veteriner numaralı, korumalı sokak hayvanlarıydı. Demek ki sokak hayvanlarının sahipsizliği bir kader değil!

Sizce barınaklar sahipsiz hayvanlar için uygun yaşama alanları mı yoksa olmaması gereken bir kavram mı ?

Bence barınak- sığınak kavramı geçiş yani bilinçlenme dönemleri için gereklidir. Dayak ve şiddetten kurtulmak için kadınların da sığınma evleri var! Sosyal güvence ve demokrasinin yaygınlaştığı toplumlarda insan ve hayvanlar için barınaklara gerek azalır. İnsanlar kendi hak ve özgürlüklerine sahip çıktıkça bunun bütün canlıların hakkı olduğu bilinci de gelişir. Üstelik sokak hayvanlarının bakımı sanıldığı gibi büyük bir ekonomik gider yani lüks değildir. Çöpe atılan tonlarca artık yemek iyi organize edildiğinde son derece yararlı bir dönüşümle kullanılabilir. Bu dönüşümde kullanılacak sivil toplum gönüllüleri tamamen bir bilinç, niyet ve organizasyon işidir ki, Türkiye'nin birçok sorunu için aynı üçlü anahtar çözümdür bence.

Daha önce www.yedikulehayvanbarinagi.com web sayfamızı ziyaret ettiniz mi ? Birçok yenilik yaşanıyor , sayfamız ile ilgili önerileriniz nelerdir ? ve ykhb@yahoogroups.com mail grubumuzu duydunuz mu ?

Yıllarca www.kedigen.com üyesiydim. Oradan yedikule'yi duymuştum. Sanırım sitenin tanıtımı için daha ilginç ve etkin aktiviteler yapılabilir. Hayvan hakları ve sokak hayvanlarıyla ilgilenmenin bir lüks, bir ‘tuzu-kuru iş' olmadığının altı çizilmeli, bunun dinsel vicdanen ve demokrasi açısından önemine dair bir BİLİNÇ geliştirilmelidir. Şu anda malesef yaygın olan düşünce: hayvanlarla ilgili sivil çalışmaların bir lüks, bir çeşit zengin işi olarak yanlış algılanmasıdır. Ben öncelikle bu düşünce üzerinde belki gönüllü bir halkla ilişkiler grubuyla çalışılarak düzeltilmesi gerektiğini düşünüyorum. Sonrasında katılımın artacağına inanıyorum.

Sizce Türkiye'deki evcil veya vahşi hayvan yaşamını desteklemek için neler yapılabilir ?

Hayvanları sevmek ve korumanın İslamiyette öneminin altı çizilmeli: örneğin: gönüllü şirketlere kavramsal ve eğitsel önemi olan ama esprili hayvan reklamları verilebilir.
Geçen yıl benim de içinde olduğum bazı Adalı hayvan dostları ADALI dergisinde fayton atlarının çok acıklı durumu hakkında yazılar yazdık. Bu konu malesef çok tatsız ve dramatik durumdadır. Hamile atlar kırbaçlanmakta, atlar sağlıksız pis ortamlarda yaşatılmaktadır.

Babası kedileri tekmeleyen, annesi kedilerden tiksinen, dedesi manzarayı bozuyor diye bahçedeki ağacı kesen bir çocuktan ne bekleyebiliriz? Hayvan ve bitki- ağaç varlığının canlı olduğu, acı çekebildikleri konusunda empati yaptıracak eğitsel eglenceli çalışmalar yapmak zorundayız. Romanlarla, filmlerle, PS2, X-Box, PC oyunlarıyla, şarkılarla (Barış Manço bunu yapardı) ...

Son günlerde yaşanan " Kürke Hayır " kampanyasını takip etme şansınız oldu mu ? Kürk giyiyor musunuz ?

Kürk Giymiyorum. Koyun postundan bir ceketim var; bu ceketi aldığımda kürkün hayvanın saç traşından elde edildiğini, yani öldürülmeden kesildiğini oğluma anlatmıştım. Geçen yıl bir peluş atkı alırken bunun kürk olup olmadığını sorduğum mağaza sorumlusu üzgün bir sesle ‘Malesef sahte!' demişti. Ben sevinince de şaşırmış, gerçek olsa almazdım açıklaması ardından ona hayvanları canlı sevdiğimi anlatmıştım. Biraz konuştuktan sonra aslında onun da aynı fikirde olduğu anlaşıldı. Her zaman böyle ‘mutlu son' olmuyor tabii. Kürk bir statü sembolü ama bilinçlendirmenin önemi de yadsınamaz.

Toplu katliamlar ve Mamak katliamı gibi bilinçsiz haraketler sonucu Sivil Toplum Örgütlerinin tek yürek olarak buna dur dediğini basından takip ettiniz mi ? Bu konuda birşeyler duymak isterim sizden.

İnsana yönelik terörle hayvana yönelik olan arasında ne fark olabilir? Hayvan katli de siyasidir! Kanada'ya bakın, dünyanın en doğasever uluslarından biri olmasına karşın fokları dove dove öldüülmesine kamuoyu engel olamadı! Ama unutmayalım barışcı hareket tarih boyunca daima azınlıktadır; buna rağmen gücünden korkulur!

20 yıl once öğrenci olarak dünyayı gezerken Batı ülkelerinde çevre ve hayvan konusundaki duyarlılık beni çok etkiler, memlekete dönüp anlattığım veya yazdığımda idealistlikle suçlanır hâttâ fazla romantic(!) bulunurdum. Şimdi sevinerek idealist ve romantik(!) hayallerimin ürkek adımlarlarla olsa kendi ülkemde de harekete geçtiğini görüyorum. Yalnızca bu konuda değil, edebiyat, sanatta tekellerin, ciddiyetle despotizmi karıştıranların, kadınları, gençleri ve eşcinselleri dışlayanların, çevre konularını küçümseyen bu iktidar tutkunlarının tahtlarının fena halde sallandığını da keyifle izliyorum. Sivil toplum, sanat ve bilim konularında işin içine kişisel iktidar ateşi girdiğinde bilin ki o iş bitmiştir, eğer o ateşin bir parçası: ‘müridi' değilseniz kullanılıyorsunuzdur. Bu konularda dikkatli olmamız, amaca hizmet bakımından hayvan hakları ve koşulları konusunda çalışırken DE önemlidir.

Sevgili Buket Uzuner barınağımızdaki 2200 minik dostumuz adına size çok teşekkür ederiz. Yanımızda olduğunuzu bilmek çok güzeldi. En kısa zamanda yeni kitabınızı okumak isteriz. Belki bir imza gününüzü barınağımızda düzenlersiniz.

NEDEN OLMASIN?
Konuğumuz: Buket Uzuner
Muhabirimiz: Tolga Öztorun

25/04/2006