BİZİ TAKİP EDİN
İSTANBUL, TURKEY
06 TEMMUZ 2011 / 02:33

karne gününün ardından

Koca bir eğitim yılının ardından yine karneler alındı. Ben de bu yazıyı, çocuklar için bu mutlu, heyecan dolu gün, biz hayvan korumacılar için kabusa dönüşmesin diye kaleme almak istedim.

 Neden mi? Çünkü çocuklar, aldıkları başarılı karneleri karşısında, anne babalarından, hediye bekliyorlar. Karne hediyesi denince; anlam veremediğim şekilde “hayvanlar” alınabilecek hediyeler listesinde ön sıralarda yer alıyor. Yavru hayvanlar da en güzel, şirin ve dayanılmaz halleriyle, çocukları çok cezbediyorlar.

 Çocukların, hayvanları bu şekilde sevmeleri ve onlarla birlikte yaşama arzuları, tabii ki biz hayvan korumacıların da en büyük arzusu. Zaten amacımız, yeni nesillere, çocuklara hayvan sevgisini aşılayabilmek, okullarda hayvan sevgisinin işlenmesini sağlamak. İnanın ki hayvan sevgi aşılanmış bir yeni nesil, vicdanlı ve sağ duyulu olacaktır, buna şüphe yok.

 Zaten bizim sorunumuz bu noktada asla ortaya çıkmıyor. Sorun, ailenin, çocuğunun isteğini geçici bir şekilde çözme niyeti ile başlıyor. Gördüğünüz üzere sorun, yine yetişkin insandan kaynaklanıyor.

 Bu nedenle, ben de hayvan sahibi olunmadan önce, dikkat edilmesi gereken, önceden iyice düşünülmesi gereken hususları bir kez daha üstüne basa basa hatırlatmak istedim.

*Hayvan beslemek büyük bir mesuliyet gerektirir.

*Yavru alınan bir  hayvanın; yaklaşık 10-15 senelik bir ömrü vardır.

*Hayvan bakımı zordur; hayvanın beslenme, gezme, bakım ihtiyaçları bulunur.

*Ve bir hayvan, adeta bir çocuk gibi ilgi, alaka ve özen bekler.  

Bu zorlukların yanında, bir hayvanın insana yaşattığı sevgi, mutluluk, huzur ve can yoldaşlığının değeri elbette paha biçilmez. Hayvan sevgisini tatmamış bir insan, gerçekten eksik kalmış demektir.

Ancak bir hayvan sahibi olmadan önce, hayvan sahibi olmanın aynen bir çocuk sahibi olmak gibi olduğunu bilmek gerekir. Zorlukları ve güzellikleri bir paket halinde gelir. Ve bu pakete hazır olmayan bir kişinin ve/veya bir ailenin, ASLA hayvan sahibi olmaması gerekir.

Nasıl bir bebek, aileye geldiğinde, aile “yok olmadı, zormuş, bize göre değilmiş” deyip kapının önüne koyamıyorsa, ailenin eve getirilen hayvan için de aynı şekilde düşünmesi gerekir. Sorumluluk sahibi, bilinçli bir insan, zaten karşılaşabileceği zorlukları önceden hesaplar ve ona göre davranır.

İşte bu noktada; anne babaya büyük görev düşer. Anne baba, bilinçli ve duyarlı davranmalı, alınan hayvanın da can taşıdığı bilinci ile kendini iyice tartmalı, evde herhangi bir kişinin alerjisi olup olmadığından emin olmalı, en önemlisi de bu 10-15 senelik bakım ve gözetim konusunda kendine güveniyorsa, çocuğuna hayvan almalıdır.

Yoksa, “yaz dönemi bakarız, bizim çocuk da hevesini alır, sonra hayvandan kurtuluruz” mantığı ile bir hayvan alıp sonra onu sokağa terk etmek; hem suçtur hem de büyük bir vicdansızlıktır.

Ayrıca Peygamberimiz, hadislerinden birinde şöyle buyuruyor; “Merhamet etmeyene, merhamet olunmaz.”

Unutulmamalıdır ki; sokağa terk edilen hayvanlar, büyük acılarla karşılaşır; sokaklarda trafik kazalarında ölür ya da daha kötüsü kaza sonucu felç kalır, diğer hayvanların saldırısına uğrar, bir de üstüne insanın zulmüne ve tecavüzüne maruz kalır.

Bilinmelidir ki; terkedilmek, her canlıya aynı acıyı verir. Onlar da bizim gibi can taşır. Hayvanlar da, insanlar gibi hem bedensel hem de duygusal olarak büyük acılar çekerler.

Kaldı ki, çocuklarımıza, hayatımızda bize zor gelen her şeyden; sorumluluktan, görevden öylece kurtulabiliriz mesajı da bir anne baba olarak çocuklarımıza öğretmek istemeyeceğimiz cinsten bir derstir.  

Hayvanın terk edilmesinin vicdani ve dini boyutu yanı sıra kanuni boyuta da mevcuttur.

Alınan evcil bir hayvanın, terk edilmesi; hem 2003 yılında meclisten geçerek kanunlaşan Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesine, hem de 5199 sayılı Hayvanların Korunmasına dair yasaya karşı SUÇ TEŞKİL EDER.

Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesinin 3. Maddesi:

 “Hiç kimse ev hayvanını terk edemez

5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun 5. Maddesi:

 “Ev ve süs hayvanları ile kontrollü hayvanlardan, doğal yaşama ortamlarına tekrar uyum sağlayamayacak durumda olanlar terk edilemez; beslenemeyeceği ve iklimine uyum sağlayamayacağı ortama bırakılamaz.”

şeklinde “YASAKLAR” başlığı altında düzenlenmiştir.

 Lütfen, çocuklarımıza iyi örnek olalım. Bilinçli ve duyarlı davranalım. Bakamayacağımız hayvanları, üç günlük heves için alıp bu dilsiz canları heba etmeyelim. Heba edilen her canın; hem ömür boyu vicdani yükü olduğunu, hem günah olduğunu, hem de kanunu aykırı suç teşkil ettiğini unutmayalım.  

                                                                                  Av. DENİZ TAVŞANCIL KALAFATOĞLU

                                                                                                  İSTANBUL BAROSU

                                                                                      HAYVAN HAKLARI KOMİSYONU

                                                                                                             Bşk. Yrd.