BİZİ TAKİP EDİN
İSTANBUL, TURKEY
20 MAYIS 2011 / 16:25

evde beslenen hayvanın çocuğa faydası

                             EVDE BESLENEN HAYVANLARIN

                    EVDEKİ UFAK YAŞTAKİ ÇOCUĞA FAYDALARI



Hayvanların, çocukların gelişimini hızlandırdığı bir gerçektir. Çocuğun hayvanları sevmesi, onlardan sevgi görmesi, onlarla ilgilenmesi, bakımı için sorumluluk alması çocuğun birçok alanında gelişimini destekler ve zayıf olduğu alanlarda beceri kazanmasını sağlar.

Hiçbir eğitim materyali, çocuğun her gelişim alanına aynı anda hitap edemez. Bunu gerçekleştirebilecek tek şey; “Hayvan” dır.

 Hayvanların çocukların duygusal, sosyal, fiziksel, zihinsel gelişimine katkılarını kısaca sayarsak: 

Çocukların Zihinsel Gelişim: Hayvanlar dünyası çeşitlilik ve zenginlik arz eder. Her bir hayvan farklı ırk özelliklerine, sahiptir ve bu farklılık çocukları cezbeder.  Bu farklılıklar, çocuklarda araştırma, analiz etme, kategori yapma, ilişki kurma, problem çözme vb. becerilerin gelişmesine yardım eder.

           Çocukların Duygusal ve Sosyal Gelişim: Çocuklar hayvanlar sayesinde, gözlem de yapma imkanı bulur, onların kendi içlerindeki iletişimizi izler, onların da mutlu, üzgün ya da hasta olabileceğiniz gözlemler. Bu sayede, hayvanına karşı daha duyarlı oldukça, çevresindeki arkadaşlarına karşı da daha duyarlı olmayı öğrenir.

Ayrıca evde beslenen bir hayvanın bakımında, evdeki çocuğun yaşına göre çocuğa da bir takım görevler vermek, onun sorumluluk duygusunu geliştirir. Kendi üzerine düşen görevleri yerine getiren bir çocukta da öz güven artar.

  Çocukların Dil Gelişimi: Çocuklar, evde yaşadıkları olayları, paylaşmayı, anlatmayı çok Sevrler. “Çocuktan al haberi” söylemi boş yere çıkmamıştır.

Evde bir hayvanı olan çocuk, hayvanının hikayelerini arkadaşlarıyla paylaşmaktan büyük keyif alacaktır. Böylelikle de çevresi ve arkadaşları ile iletişim kurar ve bu iletişimini geliştirir. Ayrıca, evcil hayvanı olan bir çocuk, arkadaşları arasında da özenilir.

Çocukların Fiziksel Gelişim: Çocuklar kendilerinden farklı gördükleri hayvanları taklit ederken, onlarla oynarken, zıplar, atlar, koştururlar. Bu hareketler de onların büyük ve küçük kas gelişimine yardımcı olur.

Gördüğünüz gibi hayvanlar çocukların hem fiziksel hem de ruhsal gelişimlerine büyük katkı sağlar. 

Evinde bir köpeği olan çocuk, kendi yaşına uygun olarak ona verilen görevi “su kabına su koymayı” her gün yerine getirirken; kendisine verilen sorumlulukları yerine getirmeyi öğrenir.

Köpeğinin ondan olan ufak beklentilerini ve sorumluluklarını yerine getirmesi, hayvana sahip olmanın gururunu yaşaması, onunla yaşadıklarını arkadaşlarına anlatması,  çocuğun öz güvenini artırır ve sosyal becerilerini geliştirir.

Hayvanları karşı sevgi dolu olan bir çocuk, hayvanların ihtiyaçlarına daha duyarlı hale geldiğinden çevresindeki arkadaşlarının ihtiyaçlarına ve duygularına karşı da daha duyarlı bir hale gelir, böylelikle empati duygusu geliştirir.

Köpek ya da kedi ya da diğer evcil hayvanlar, hepsi, çocuğun gelişiminde aynı etkinin yaratılmasını sağlarlar.

Özellikle de tek çocuklu ailelerin bir evcil hayvan beslemesini daha çok önerilir. Çünkü evdeki tek çocuğun ailenin en değerlisi ve yıldığı olduğu ve evin tüm ilgisinin de onun üzerinde olduğu bir gerçektir. Her istediğinin de yapılmasına alıştırılır. Hiçbir eşyasını ya da kendisine verilen sevgi ya da ilgiyi başkalarıyla paylaşmak istemez. İşte bu noktada, evde bir evcil hayvanın varlığı, o hayvanında ihtiyacı olan sevgi ilgi ve alakanın gösterilmesi, ondaki paylaşmama duygusunu giderecektir. Eksik olduğu bu alanda da gelişimi sağlanacaktır.

Ayrıca ve önemli bir bilgi olarak hayvan sevgisinin terapi etkisi de çok değerlidir. Hatta bir kısım hayvanlar, çocukların psikolojik problemlerin çözümünde terapi için de kullanılırlar. Amerika’da yavru köpekle terapi yapılması, güzel bir örnektir.

Terapi sırasında çocuğun yavru köpekle iletişimi, içine kapanık çocuğun açılmasına, çevreye karşı tepkili olmasına yardımcı olur.

Böylelikle bu yavru köpekle kurduğu iletişim, onun gerçek dünyayla olan bağlarını tamamen koparmasına da mani olur.

Burada yine altını çizmek istediğim bir nokta var: ticari gayelerle kurulan dolfinaryumlar; özellikle özel bakıma muhtaç çocukları olan ailelerin üzerinden büyük reklam yaparlar. Bu hassas unsur neticesinde de Yunusların büyük eziyetlerle geldikleri küçük su havuzlarında çektikleri eziyet devam eder.

Yunusların, özel bakıma muhtaç çocukların gelişiminde, terapisinde, evdeki bir kedi ya da köpekten daha etkin olduğuna dair hiçbir veri yoktur.

Bir çocuğun, hayvan sevgisini tadarak büyümesinin değeri eşsizdir. Bir çocuğun evcil hayvan beslemesinin ona birçok yönden yardım ediyor olması da olayın diğer eşsiz kısmıdır. 

Psikologların tavsiyesi; eğer evde evcil hayvan besleme şansı yoksa bile en azından fırsat buldukça çocuğun hayvanları görmesinin sağlanması ve onlara dokunma fırsatının yaratılmasıdır. 

Daha da önemlisi çocukların, özgürce hayvanlarla oynamasına izin verilmelidir: “üzerin kirlenir”, “ısırır”, “mikrop kaparsın”, “dokunma”… gibi sözler sarf etmekten kaçınmak  gerekir; hayvanlar mikrop kaynağı  değildir. Genellikle aileler hayvanlarla temas eden çocuğun ağzına tüy kaçmasından, mikrop bulaşmasından endişe ederler. ANCAK gerekli tedbirler alınır, aşılar düzenli yapılır, kısaca sağlık koşulları dikkatle sağlandığında, çocuklar için böyle bir sorun asla olmaz.

Çocukların hayvanları sevmesine, onları tanımasına yardımcı olacak her imkan değerlendirilmelidir. Ve anne be babalar, kendileri hayvanlardan korksalar bile bu korkularını çocuklarına asla geçirmemeli onlara bu kötülüğü yapmamalıdırlar. 

Uzmanların, ailelere çocuklarını hayvanla büyütmeleri konusundaki tavsiyeleri dinlenirken,  hayvanların çocuğun gelişimini artıracak bir oyuncak ya da bir araç olmadığı hususu da çok iyi kavranmalıdır. Hayvanın da bir canlı olduğu, can taşıdığı, onun da kalbi ve duyguları olduğu ve insanlar gibi acı çektiği, ASLA UNUTULMAMALIDIR.

Hayvanlar, sorumsuz anne babaların, çocuklarını mutlu etmek için alacakları bir oyuncak, bir eşya değillerdir.

Yine bir hayvanın sorumluluğunun alıp alınamayacağı tam olarak değerlendirilmeden ya da evdeki bireylerden herhangi birinin alerjisinin çıkma ihtimali gözetilmeden eve asla bir hayvan alınmamalıdır. 

Maalesef, hayvan sahibi olmak denince akla ilk olarak Pet Shoplar geliyor oysa, barınaklardan da harika hayvanlar edinmek mümkün. Hem bir can kurtarmanın da büyük vicdani hazzını tatma şansı doğurur. Kaldı ki yine pet shoptan da alınsa, 2-3 ay besleyip heves de alındıktan sonra o canları terk ederek onların psikolojilerini bozmaya, hayatlarını riske atmaya hiç kimsenin hakkı yoktur.

Lütfen unutmayalım ki hayvanları sevemeyen insanlar, insanları da sevemez. Bunun temelleri de çocuklukta atılır. Yine burada belirtmekte büyük fayda görüyorum. Her nasıl hayvan sevmeyen insan insan sevemez diyorsak, hayvanların kasıtlı olarak canını yakan bir çocuğu da izlemekte büyük yarar vardır.

Bilimsel olarak; hayvanlara karşı kötü davranan bir çocukta davranış bozukluğu olma ihtimali çok yüksektir.  Davranış bozukluğu tanısı konan çocuklar; başkalarının temel haklarına ilişkin veya toplumsal kuralları ihlal eden tekrarlayan ve ısrarcı hareket biçimi sergilerler. Davranış bozukluğu olan bu çocuklarda, diğerlerinin duyguları, dilekleri ve iyilikleri ile ilgili çok az empati duygusu vardır ve diğerlerini çok az önemserler. Özellikle bu çocuklar, mala zarar verir, yalan söyler, çalar ve sıklıkla insanlara ve/veya hayvanlara karşı saldırgan davranışlar sergilerler.   hayvana karşı şiddet eğilimi, 1990 yılında, hayvana karşı şiddetin davranış bozukluğu açısından ciddi bir kriter teşkil ettiği saptanmıştır.  Davranış bozukluğu olan çocukların %25’inde, hayvana karşı şiddet uyguladıkları gözlenmiştir.  Davranış bozukluğu tanısı, temelde çocuklukta ya da ergenlik döneminde baş gösterir. Bu tür davranışlar, yetişkinlik döneminde de baş gösterdiğinde artık psikopat ya da sosyapat olarak işaret edilir.

EVCİL HAYVANLAR VE ÇOCUKLARA İLİŞKİN ARAŞTIRMALAR:

Evcil bir hayvanın varlığının çocukların fizyolojik ve davranışsal uyarılma durumuna etkilerini saptamaya yönelik çalışmalar yapılmıştır:

Ortamda bir köpek olduğu durumda, çocukların kalp atışlarının yavaşladığı ve davranışsal stresin ortadan kalktığı belirlenmiştir. Diğer araştırmalar ise evcil hayvanların stresi azalttığını ve duygusal durum ve sosyal etkileşimler üzerinde olumlu etkiler bıraktığını ortaya koymuştur.

Yine evde evcil bir hayvanla büyüyen bir çocuğun, astım, alerji gibi rahatsızlıklara yakalanma ihtimalinin, diğer çocuklara oranla daha düşük olduğu gözlenmiştir.

Son olarak; evdeki can dostlarımızı gereğinde çocuğumuzdan korumamız gerekebilir:

• 3-4 yaşın altındaki çocuklar henüz saldırganlık dürtüleri ve öfke kontrolünü beceremediklerinden evcil hayvanlarla birlikteyken sürekli gözlemlenmelidir.
• 10 yaşın altındaki çocuklar kedi ya da köpek gibi büyük bir hayvanın bakımını tamamen kendi başlarına yapamazlar.
• Çocuklar evcil bir hayvana bakabilecek yaşta olsalar bile ebeveynler gözetim sağlamaya devam etmelidirler.
• Çocuklar evcil hayvanın bakımıyla ilgili ihmalkar davrandığında ebeveynler sorumluluğu üstlenmelidir. Bu evcil hayvan için atlanmaması gereken bir durumdur.
• Çocuklara evcil hayvanlarının tıpkı insanlar gibi acı çektiği, yeme, içme ve gezme ihtiyaçları olduğu yumuşak bir tavırla hatırlatılmalıdır.
• Çocuklar, ebeveynlerinin davranışlarını gözlemler ve taklit ederler. Ebeveynler iyi örnek teşkil etmek durumundadırlar.

                                                                                                               Av. DENİZ TAVŞANCIL KALAFATOĞLU

                                                                                  İSTANBUL BAROSU

                                                                          HAYVAN HAKLARI KOMİSYONU