Her şey nasıl başladı?Sosyal medyada, “Gönüllü olmak ister misiniz?” diye bir duyuru yaptılar.Bunun için reklam filmi de hazırlamışlardı ama gerek kalmadı. Çünkü sosyal medyadaki bu duyuru yetti.400 kişilik başvuru doldu.Bakar mısınız gençlerin gönüllü çalışmaya gösterdiği ilgiye... Bu 400 gencin bir bölümü TURMEPA ile Kınalıada’da kıyı temizliği gerçekleştirdi. Bir diğer bölümü de Toplum Gönüllüleri Vakfı (TOG) ile okul boyama etkinliğine katıldı. Bir bölümü ise Yedikule Barınağı’nda bakım ve hayvanları besleme faaliyeti gerçekleştirdi.Bu etkinliklere katılmanın ödülü de, festival kapsamında 30 Ekim günü gerçekleşen Belle&Sebastian konserini en önden izlemekti. Ama tabii ki onlar, bu gönüllü faaliyeti bu havuç için yapmadılar.Hepsine tek tek sordum, “Konser olmasaydı bu etkinliğe katılır mısınız?” diye. Hepsi, “Tabii ki!” dedi. Bence gençlerde yükselen bir şey sivil toplum hareketi.Üniversiteye kaydolan, ilgi alanına göre TOG ya da başka bir sivil toplum kuruluşunun gönüllüsü oluyor.Ve hemen etkinliklere katkıda bulunmaya başlıyor.Bu müthiş bir şey.Daha çok ‘Y kuşağı’nda gördüğümüz bir şey.Onlar, bir başka dünyanın mümkün olduğuna inanıyor.Evimizi, yani gezegeni korumamız gerektiğine inanıyor.“Çevre” diyor, başka bir şey demiyor.Hayvan hakları konusunda son derece duyarlılar.Ve ‘vermeye’ inanıyorlar ‘almaya’ değil.Bayıldım bu gençlere!Geleceğe olan inancım onlar sayesinde arttı.Şimdi sizi de tanıştırmak istiyorum... Dünya’ya karşı sorumluyumGamze Önder 22 yaşında. Marmara Üniversitesi’nde gazetecilik okuyor. TURMEPA’yla kıyı temizledi.
Bu projeye nasıl dahil oldun?- Sosyal medyada, Akbank Sanat’ı takip ediyordum. Baktım, ‘Şehrin İyi Hali’ kapsamında, kıyı temizleme, barınak temizleme ve okul boyama gibi sosyal projeler için gönüllü arıyorlar. Ben de kıyı temizlemek için başvurdum. Kabul edildiğimin mail’i geldi, sonra Kınalıada’ya gittik ve orada temizliğe başladık.
Nasıldı?- Çok iyi. Ama giderken bu kadar çok temizliğe ihtiyaç olabileceğini düşünmemiştim. 40-50 dakika içinde yaklaşık 280 kilo atık topladık. Sahiller inanılmaz pis, yazık ki ne yazık...
Gönüllü olmanın sebebi neydi?- Çünkü yaşadığım Dünya’ya karşı kendimi sorumlu hissediyorum. “N’apalım çöp atmışlar!” deyip, hayatıma devam edemiyorum. Başkasının çöpü bile olsa, o çöpleri toplamak istiyorum. Ve insanların da bu bilince gelmesini istiyorum.
Nereden geldi bu duygu sana?- Küçüklükten beri var. Çünkü bu Dünya’da yaşıyoruz, burada nefes alıyoruz, burası bizim evimiz. Onu yakıp yıkamayız, bir atık çöplüğüne dönüştüremeyiz. Elbirliğiyle gezegenimizi korumalıyız.
Karanlıkta mum yak!Gökay Abacı 20 yaşında. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Halkla İlişkiler okuyor. Turmepa’yla kıyı temizliği yaptı.
Bu projeye nasıl dahil oldun?- Bir arkadaşımın What’s Up mesajıyla. “Bütün STK’ları bir araya toplayan ve onlara yeni üye kazandırmayı amaçlayan bir proje varmış. Ucunda da konser davetiyesi...” dedi. Atladım tabii.
Daha önce böyle bir şeye katılmış mıydın?- Türkiye’deki mülteci kampları için giyim, eşya ve okul malzemeleri temin ettim. Edirne’deki havzaları ağaçlandırma çalışmasında TEMA adına gönüllü olarak çalıştım. Bilgi’de de Hayvan Dostları Kulübü üyesiyim. Her gün kampüsteki hayvanların besin ihtiyaçlarını karşılıyorum. Kafama uyan ne varsa hemen dahil oluyorum.
Müthiş valla! Sence bu sizin kuşakla mı alakalı, bu kadar her şeyin farkında olmak ve bir şeyleri değiştirmek için çabalamak...- ‘Y kuşağı’ olmamızın etkisi vardır. Biz çevreye duyarlıyız. Ve teknolojiyi iyi kullanıyoruz. Sosyal medyanın, sosyal sorumluluk projelerinde çok önemli bir yeri olduğuna inanıyorum. Her şey çok hızlı yayılıyor. Ve gönüllüler anında toplanıveriyor.
Peki tüm bu gönüllülük faaliyetlerini neden yapıyorsun?- Dünyamızın bir sürü sorunu var. Neden biliyor musunuz? “Kimse bir şey yapmıyor, ben neden yapayım?” diyenler yüzünden. Kafaları böyle çalışıyor. Benim öyle çalışmıyor. Bir ucundan tutmak, değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek istiyorum. Kendinizi karanlık bir odada düşünün. Lamba yok, pencere yok. Bir mum yakıyorsunuz ve ufak bir ışık geliyor. Başkaları da mum yakarsa, iki, üç, dört, beş kişi... Oda birden aydınlanır. İşte gönüllülük böyle bir şey. Ben gönüllüleri, karanlıkta mum yakan insanlar olarak görüyorum, onlar o mumları yaktıkça Dünya’da sorunlar
azalacak.
Almak değil, vermek güzelZelal Yaşar 23 yaşında. Sakarya Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği mezunu. Yedikule Barınağı’nda çalıştı.
Sen nasıl haberdar oldun?- Face’te dolaşırken link gördüm, hemen Yedikule Barınağı için başvurdum. Tamam hayvanları çok seviyorum ama bugüne kadar en fazla barınak ziyaretinde bulunmuş ve mama vermiştim. Ondan ötesi yok. Bu sefer daha fazla şey yapmak istedim. Yaptım da. Çok da mutlu oldum.
Bundan sonra başka gönüllülük projelerine dahil olmak istiyor musun?- Elbette. Ama Yedikule Barınağı’na bayıldım. Bundan sonra buraya sürekli gelmek istiyorum.
Gönüllü olmanın altında yatan iyilik yapma duygusu mu?- O da var. Ama bence en önemlisi insanlar sevilmek istiyor. Karşılıksız bir sevgi var gönüllülükte. Bu hayvanlar mesela bizi karşılıksız seviyor. Bu çok değerli. Nasıl mutlular onlarla ilgilendiğimiz, evlerini temizlediğimiz için anlatamam. Çok akıllılar, onlar için uğraştığımızı biliyorlar. Bir başkası için bir şeyler yapmak bence dünyanın en güzel şeyi. Almak değil, vermek güzel...
Bir başka dünya mümkünYağmur Pal
20 yaşında. İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler’de okuyor. Toplum Gönüllüleri’yle okul boyadı.
Bu projeye nasıl dahil oldun?- Toplum Gönüllüleri sayesinde. 25 ilden arkadaşımız geldi. Birlikte aynı otelde konakladık, sonra da okul boyadık.
Ne zamandır TOG gönüllüsüsün?- Geçen sene üniversiteye başlayınca TOG’a gittim ve gönüllü oldum. Çünkü toplumsal barışı savunan bir kurum. Ben de toplumsal barış temelinde kendimi yetiştirmek istiyorum.
Daha önce gönüllü faaliyetlerinde bulundun mu?- Sulukule Gönüllüleri Derneği’nde çeşitli projelere katıldım. Dersim’de kültürel mirasla ilgili bir projede yer aldım. Yakında da, ‘Aynı Gökyüzüne Bakıyoruz’da tutukevlerindeki çocuklarla çalışacağız.
Hepiniz zehir gibisiniz! Peki bunun altında yatan ne? “İyi insan olayım” mı, “Bir başkasına yardım edersem, kendime de yardım etmiş olurum” mu?- İkisinin de payı var. En önemlisi başka bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyorum. Temellerini de gençler ve çocuklar atacak. Bu yüzden daha çok çocuklarla ilgili projelerde yer almaya çalışıyorum. Çünkü dokunduğum her çocuğun bir başkasına faydası olacak, biliyorum.
Ne güzel söyledin! Eğleniyorsunuz da bir taraftan...- Hem de nasıl! Bir şeyler için çaba saf ederken eğlenmek daha zevkli. Sivil toplumda çalıştığım arkadaşlarımın yeri çok ayrı. Çünkü onlarla kaygılarımız ortak.
İyilik bulaşıcıdır!Serhat Avcı 22 yaşında. İstanbul Üniversitesi’nde Bilgi Belge Yönetimi 4’üncü sınıf öğrencisi. Toplum Gönüllüleri’yle okul boyadı...
Bu projeye nasıl dahil oldun?- Sosyal medyada gördüm. Zaten iki buçuk senedir TOG gönüllüsüyüm. Bir sürü böyle harika projemiz oldu. ‘Kalpler Bir, Lösemi Sıfır’ projesiyle onkoloji hastanesine gidip lösemili çocukları ziyaret ettik. ‘Aynı Gökyüzüne Bakıyoruz’la tutukevlerinde kalan çocuklara atölyeler kuruyoruz, kitap okuma etkinlikleri düzenliyoruz.
Vayy müthişmiş! Bu işleri yapmanın sebebi ne?- İçimden geliyor. Toplumda eksik gördüğüm şeyleri değiştirmeye, düzeltmeye çalışıyorum. Amacım küçük bile olsa farkındalık yaratmak. Bir de bu işleri yaparken mutlu oluyorum. Bir şeyleri değiştirebildiğimi görmek, bir başkası için bir şeyler yapabilmek mükemmel bir duygu!
Ucunda konser olmasa katılır mıydın?- Elbette! Arkadaşlarımızın çoğu o konsere gelemedi, o hafta sınav haftasıydı.
İşi birlikte yapmak ne kadar keyifli?- Çoook. Hem iyi bir amaç için çabalıyorsunuz hem de eğleniyorsunuz. Biz mesela okulu boyamaya yaklaşık 100 kişi gittik. Aramızda daha önce hiç eline boya fırçası almayan arkadaşlarımız vardı ama yaptık. Bir sürü şey öğrendik ve deneyimledik. Sorunlarla karşılaşmadık mı? Karşılaştık. Ama çözümleri de birlikte bulduk.
İyilik bulaşıcı mı?
- Kesinlikle!
İlk gönüllülük projemKoza Dal 20 yaşında. Bahçeşehir Üniversitesi’nde hukuk okuyor. Yedikule Barınağı’nın temizlenmesinde görev aldı.
Bu projeye nasıl dahil oldun?- Sosyal medyada gördüm. Heyecan içinde başvurdum. Bu, ilk gönüllülük projem. Hayvanları çok seviyorum. Beş köpeğim var. Kimsesiz köpeklere de çok üzülüyorum. Buradaki bütün köpekler öyle. İnsanlar almışlar, sonra koltuk tüyleniyor diye sokağa atmışlar ya da karısı hamile veya artık çocuğu oynamak istemiyor diye... İçim acıyor. Koşa koşa geldim. “Yaşadıkları ortamı iyileştirmek için bir faydam olacaksa ne âlâ!” dedim. Gerçi bu kadar zorlu bir görev olacağını da bilmiyordum. Kolay değilmiş barınak temizlemek.
Tam olarak ne yaptınız?- Önce kaldıkları yeri temizledik. Foşur foşur. Sonra besinlerini ayıkladık. Sonra onlarla vakit geçirdik. Bir de engelli kedi evi var, onu baştan aşağı temizledik. Sevgi emek ister. Sadece uzaktan bakarak, “Ben hayvanları seviyorum!” demek yetmez. Gelip bizzat bir şeyler yapacaksın. İyi ki böyle bir projede yer almışım.
Onlar değişime inanıyor
‘Şehrin İyi Hali’ harika bir proje. Tebrik ediyorum. Nasıl doğdu?- Bizim bankamızın Türkiye’nin dört bir yanına yayılmış gönüllüleri var. Onlar hem bölgelerinde ihtiyaç duyulan konularda bir yardım ağı oluşturuyor hem de okullarda öğrencilere tasarrufu öğretiyor. Bu defa gönüllülük ağımızı Türkiye geneline yaymak istedik. Başlangıç noktası olarak da gençlerin gücünü aldık. Aynı zamanda bu yıl Akbank Caz Festivali’nin 25’inci yılı. Gençlerin de caza ilgi duyduğunu fark ettiğimiz için iki projeyi çakıştıralım istedik...
Peki ‘Şehrin iyi hali’ sloganı nereden çıktı?- Biliyorsunuz, caz festivalimizin sloganı ‘Şehrin Caz Hali’. Gençlerin gönüllü çalışmasını da ilave edince, sloganını da ‘Şehrin iyi hali’ yaptık.
Üniversiteli gençleri tercih etmenizin sebebi ne?- Çünkü Türkiye’nin gençliği dinamik, bilinçli ve iletişime açık. Bu gençlerle oluşturulacak bir gönüllülük ekibinin pek çok sorunla mücadelede büyük bir güç olacağını düşündük. Üniversite gençliğimiz, yoğun eğitim ve sosyal hayatları nedeniyle kimi zaman toplumsal sorunlara eğilecek fırsat bulamıyor. Caz Festivali ise zaten gençlerin yoğun ilgi gösterdiği, sosyal hayatlarının bir parçası. Projeyi başlatmak için de doğru bir noktaydı. Proje sonlandığında, festivalin önde gelen gruplarından ‘Belle&Sebastian’ konserini özel bir alandan izlemelerini sağladık.
Gençlerden gelen yoğun ilgi sizi şaşırttı mı? - Evet hem de çok. Sosyal medyada duyuru yaptığımız anda başvurular doldu. Oysa biz bu projeyi duyurmak için reklam filmi çekmiştik, “Gençler gelin gönüllü olun” diye. Ama ilgi o kadar yoğundu ki, reklam filmi yayına girmeden başvurular doldu. Biz de reklam filminin sonunu değiştirdik. “Gönüllü olun” demek yerine, “Biz böyle bir şey yapıyoruz” dedik ve ‘şehrin iyi hali’ni anlattık.
Gençler ne tür faaliyetler yaptılar?- Projeyi, çevre, kimsesiz hayvanlar ve eğitim mekânları olarak üçe ayırdık. Bu gönüllü faaliyetler için de Toplum Gönüllüleri Vakfı, Deniz Temiz TURMEPA Derneği ve Yedikule Hayvan Barınağı’yla işbirliği yaptık. 25 ayrı ilde yardım toplamaktan engellilere desteğe kadar pek çok gönüllülük faaliyeti gerçekleştirdik.
Bu projede kaç gönüllü yer aldı?- 400 üniversiteli genç bir araya geldi. İstanbul dışında 25 ilden de 100 gönüllü katıldı.
Siz de birebir her şeye tanıklık ettiniz. Kişisel gözlemleriniz ne oldu?- Çok etkilendim. Bir kere çok istekliydiler. Gönülden gönüllüydüler! Gençler çok duyarlı. Kendilerini çok iyi ifade ediyorlar. Gerçekten bir şeyleri değiştirmeye çalışıyorlar. Ve bunun için çaba sarf ediyorlar. Onları kutluyorum!
BU GENÇLER MUHTEŞEM! Proje Anadolu’ya nasıl yansıdı?- Adana’da kanser hastalarını ziyaret ettiler. Yalova’da kitap okumanın önemine dikkat çekmek için alışveriş merkezlerinde kitap okudular. Kocaeli’de koruma altındaki çocuklar ve kuş yuvası yapımında yer aldılar. Sakarya’da çocuklar ve çocuk haklarına yönelik farkındalık yarattılar. Van’da okul boyadılar. Konya‘da çocuklarla çalıştılar. Eskişehir’de de çeşitli merkezlerde kitap okudular. Erzurum’da barınak onardılar. Denizli’de huzurevi sakinlerini ziyaret ettiler. Bursa’da lösemili çocuklarla vakit geçirdiler. Niğde’de Yaşlılar Evi’ni ziyaret ettiler. Trabzon’da sahil temizliği yaptılar. Afyon’da kütüphane oluşturdular. Kırklareli’nde çocuklarla atölye çalışması yaptılar. Sivas’ta Huzur Evi’ne gittiler.
Diyarbakır’da çevre temizliğine giriştiler...