BİZİ TAKİP EDİN
İSTANBUL, TURKEY
22 ŞUBAT 2008 / 17:10

2007-09-15 Birgün

`Yasa hem eksik, hem de göstermelik...`

YASA VAR AMA UYGULAMA NE ALEMDE İLGİLİLERE SORDUK:

`Yasa hem eksik, hem de göstermelik...`
Sıcakların İstanbul `u kasıp kavurduğu bir gün. Bunaltıcı sıcak, dalga dalga hissettiriyor kendini. İnsanların sokaklara çıkamadığı bu günde acaba hayvanlar nasıl ve ne yapıyorlar? Aklıma takılan bu soruyla çıktım yola. En çok hayvana nerede ulaşabileceğimi düşündüm. Aklıma hemen İstanbul , Fatih Belediyesi `nin katkılarıyla kurulan `Yedikule Sokak Hayvanları Barınağı` geldi. Uzun bir yolculuk olmasına rağmen Yedikule `ye geldiğimde adımlarım daha da hızlandı. Bir an önce gidip onlarla kucaklaşmalıydım. Sokağın başına geldiğimde birkaç köpek karşıladı beni. Hoşgeldin dercesine baktılar gözlerimin içine.

Barınağın kapısına ulaştığımda Mimar, Meral Olcay `la karşılaştık. Meral Olcay gönüllü barınak yöneticisi, aynı zamanda barınağın mimarı. Meral Hanım üzerinde mutfak önlüğü, elinde kepçe büyük bir titizlikle köpeklere yemek dağıtıyordu. Bu yoğun dakikalarda rahatsız etmeyip işinin bitmesini bekledim. Yemek dağıtımı bittikten sonra Meral Olcay ile hayvan barınağındaki ofisine gittik. Daha ofisin kapısını açmadan başladı içeridekilerin havlamaları. Birinin kapıya yaklaştığını haber veren alarm gibiydi havlamaları. İçeri girdiğmde şaşkınlıkla baktım etrafa. Köpeklerin hepsi pet shop`larda satılan cins köpekler. Cocker , Pekinua, Terrier `ler... Hepsi beni de sev dercesine sallıyor kuyruklarını. Ben büyük bir mutlulukla köpekleri severken başlıyoruz Meral Olcay ile barınağın kuruluşu hakkında konuşmaya. Barınağın kuruluş öyküsünü şöyle anlatıyor:
`Bundan 5-6 sene önce park bahçelerdeki görevime gidiyorum, trafik sıkıştı. Yolumu değiştirip sur dibine girdim. Yaşlı bir adam, şu anda barınağın olduğu yerde 20-30 köpeğe kuru ekmek veriyor. Arabamı durdurup ne yaptığını sordum. `Buraya hayvanları atıyorlar ben de ne yapayım, onları böyle besliyorum` dedi. `Amca böyle hayvan beslenir mi? Ben her gün sana yiyecek getiririm, birlikte besleriz` dedim. Her gün evde ailecek boyunlar, ekmekler, paparalar hazırlıyoruz. Sabah işe gitmeden önce saat 7`de geliyorum. Hayvanları besliyoruz, işe gidiyorum. İçim rahat etmiyor, öğle tatilinde yine geliyorum. Akşam bir daha uğruyorum. Bunların hepsini derneklerin de yardımıyla ameliyat ettirdim, kısırlaştırdım, küpelerini taktırdım, aşılarını yaptırdım. Git gide `nasıl olsa bakıyorlar` deyip buraya daha çok köpek bırakmaya başladılar.

BARINAK NASIL KURULDU?
Belediye, burada bakılıyor diye topladıkları köpekleri bırakmaya başlamış. Sayıları 300-400`e ulaşmış. Baş edilemeyecek bir duruma gelinmiş. Olcay , o zaman Belediye Başkanı Mimar Eşref Albayrak ve Başkan Yardımcısı Nurettin Ertemel `e durumu aktarmış.

`Güzel bir proje çizeyim, barınağı yapalım sizin gurur duyacağınız bir proje olsun` dedim. `Bu sırada sayı artmaya devam ediyor. İş çığırından çıktı. Onlar projeye `tamam` dediler. Hayvanlarla beraber inşaat devam etti. Bin 500 köpek kapasiteli barınağımız bir sene içinde tamamlandı . 2001 senesinin Ağustos ayında o zamanki İstanbul Valisi Erol Çakır , Tınaz Titiz , Orhan Kural , İsmet Sungurbey ve daha pek çok hayvan korumacı eşliğinde açılışımızı yaptık...`

Meral Olcay `ın bitmek bilmeyen enerjisi sayesinde bu kadar evsiz köpek geniş bir aile gibi yaşıyor. Yoğun çabalar sonucunda kurulan bu barınakta 2 bin köpek olduğunu öğreniyorum. Şaşkınlığım bir kat daha artıyor. Hayvanları sevenler için pek zor gelmiyor aslında onlara bakmak. Gönüllü anneleri ve babaları var ne de olsa!
Onlar sıcaktan bunalmış, gölgelik yerlere kaçmışken aklıma bir soru geliyor. `Sahi, savunabileceğimiz hakları yok muydu bu zavallı, terkedilmiş köpeklerin?`

HAYVANLAR ALINIP SATILIYOR
Bu soruyu hemen Meral Olcay `a soruyorum, diyor ki:
`Evet, bir yasa var `Hayvanları Koruma Yasası !` ama mevcut yasa çok yetersiz. Yasanın pek çok maddesi var, uygulanmıyor ki! Mesela hayvanlar((`pet shop` denilen) marketlerde sağlıksız koşullarda satılıyorlar. Hayvanları sevip sevmediği belli olmayan insanlar gidip para veriyorlar ve alıyorlar istedikleri hayvanları. Bunu engelleyebilmek için ağır para cezaları konulmalı!`

Hayvan hakları konusu aklımı iyice karıştırıyor. Hayvan hakları yasası varsa neden bu kadar çok hayvan eziyet görüyor ve biz hiç ceza alanları duymuyoruz? Yasa cezai yaptırımlar açısından zaten çok eksik. Buna rağmen uygulanmıyor da...

Meral Olcay ile sohbete devam etmek pek kolay olmuyor tabii. Gelen yaralı ya da ölmüş köpek haberleriyle duruyor sohbetimiz zaman zaman. Hayvanları koruma ve hakları üzerine daha çok bilgi edinmem gerektiğini düşünüyorum ama Meral Olcay `ı bu yoğunluğunda daha fazla rahatsız etmek istemeyerek vedalaşıyorum. Köpekleri unutur muyum? Çiço, Lady ve diğerleriyle vedalaşırken bir daha geleceğim konusunda sessiz bir anlaşma yapıyoruz gözlerimizle...

Yedikule Hayvan Barınağı `ndan ayrıldığımda merak ettiğim sorular giderek fazlalaşıyor. Bu zamana kadar hayvanları korumaya yönelik ilgili dava açılmış mıydı? Yargılanan olmuş muydu? Ve daha bir çok soruyla ilerliyorum yavaş yavaş. Bu soruları sorabileceğim bir yer düşünüyorum bir yandan da. `Türkiye Hayvanları Koruma Derneği ` geliyor aklıma. Osmanbey `de şubesi olan bu derneğe çeviriyorum rotamı. Yolda hala kurtulamadığım bir üzüntünün beni kemirdiğini fark ediyorum. İnsanlar nasıl oluyor da kendini savunmaktan aciz bu zavallı canlılara kıyabiliyor!.

Osmanbey `in arka sokaklarında derneği ararken bir apartmanın önündeki hayvan kafesi derneğin orada olduğunun işaretini veriyor. Hemen apartmana doğru yöneliyorum. İçeriye girdiğimde doğru yerde olduğumu anlıyorum. Dışarı da herhangi bir tabelanın olmaması sebebiyle zorlanıyorum derneği bulmakta. İçeri girdiğimde bayan veteriner hasta bir kediyle ilgileniyor. Veterinerin işinin bitmesini beklerken gözüme bekleme salonun duvarında asılı bir tablo çarpıyor. En`am suresi`ini asmışlar: `Yerde gezen hayvanlar ve kanatlarıyla uçan kuşlar da sizler gibi ümmetimdir.`

Kısa bir bekleyişin ardından Türkiye Hayvanları Koruma Derneği Başkan`ı Birgül Rona karşılıyor beni odasının kapısında. İlk önce derneğin kuruluşu hakkında konuşuyoruz. Türkiye Cumhuriyeti `nin ilanından hemen sonra `Himaye-i Hayvanat Cemiyeti ` olarak kurulmuş. Pek çok ilke imza atan dernek, 1936`da Hayvanları Koruma Kanunu ` tasarısını Türkiye Parlamentosu `na sunmuşsa da o zaman kabul edilmemiş. Kısa bir sohbetin ardından davaları soruyorum hemen. Hayvanlara zarar verenlerin yargılandığı davalar var mı diye. Şöyle cevap veriyor Birgül Rona :

`Hayvan hakları için açılan davaların sayısı çok az. Yapılan katliamların bir çoğunu biliyoruz ama bunları hukuksal boyuta taşıyamıyoruz. Delil yetersizliğinden veya takipsizlikten ceza verilmiyor bu suçlara. Özellikle belediyeler bu suçların içine girdiğinde hiçbir sonuç alınamıyor. Bu zamana kadar ceza verilen çok az dava var. Bunlardan biri geçtiğimiz yıl Eskişehir `in Seyitgazi Köyü`nde yaşanan bir olay oldu. Korsan, mutlu mesut yaşayan bir eşekken, sahibine sinirlenen komşusu tarafından kaçırılmış. Korsan`ın üzerine pek çok derin yaralar açan sahibinin komşusu, bu kadarıyla yetinmeyip `gözlerine` ciddi zarar vermiş. Tüm bunları sahibine kızdığı için yapan komşu, Eskişehir Hayvanları Koruma Derneği (EHKD)`nin çabasıyla, Korsan`ın sahibi tarafından açılan dava sonucunda suçlu bulunuyor ve para cezasına çarptırılıyor. Korsan şimdi Türkiye Hayvanları Koruma Derneği `nin Karacabey Bakım Yuvası`nda tedavisi tamamlanmış, sağlıklı bir şekilde günlerini geçiriyor. Birgül Rona bu kararın sevindirici olduğunu, fakat çok az sayıda davanın böyle sonuçladığını söylüyor. Örnek olarak da, Sakarya `da bir evde yaşayan köpeklerin belediye tarafından kötü koşullarda toplandığını ama bu davanın içinde belediye olduğu için takipsizlıkle sonuçlandığını söylüyor.
Hayvanları Koruma Yasası `nın daha pek çok yasağı kapsadığını konuşuyoruz. Bunlardan biri üretilmesi yasak olan köpeklerin durumuyla ilgili. Yasanın 14. maddesinin L bendine göre`Pitbull ` gibi köpeklerin ülkeye girişi, üretiminin yapılması, reklam amaçlı kullanılması, hediye edilmesi gibi yasaklar var ve bunun da cezası 2 bin 500 YTL . ( DYBD`nin notu: Uzmanlara göre, `Pitbull ` cinsi köpekler aslında genetik olarak çok uysal , saldırgan olmayan, çocukları koruyan özelliklere sahip köpekler. Fakat çene yapısının / kaslarının çok güçlü olması nedeniyle, `insan türü`nün `açıkgöz ` üyeleri, onlara `saldırganlık eğitimi` vererek ya da dövüştürerek sırtından `para` kazanmak için, bu özellikleri elde ettiriyor bu köpeklere...)

Ama devletin bu ve bunun gibi `dövüş` vb.yasakları takip edebilecek kadrosunun veniyetinin bulunmadığını söylüyor Birgül Rona . Bütün bu olumsuz gelişmelere rağmen dünyada 1978 yılında kabul edilen `Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi`, Türkiye `de nihayet 5199 sayılı Hayvanları Koruma Yasası `nın 24 Haziran 2004`te kabul edilmesinin sevindirici olduğunu vurguluyor. İnsanların eğitimsizlikten hayvanlara zarar verdiğini söyleyen Rona , yurt dışında hayvan edinmek isteyenlerin kurslara tabi tutulduğunu anlatıyor.
AB `ye uyum yasaları kapsamında çıkarılan, bu nedenle de `hayvan korumacılar` ve `hayvan hakları savunucuları` tarafından `AB makyaj yasası ` olarak nitelenen yasanın eksiklerine rağmen etkin olarak uygulanamaması; bu kadar çok hayvanın zarar görmüş, terkedilmiş, belediyelerce `itlaf` edilmiş olması durumun kanıtı olsa gerek.
Hayvanları sevmiyor olabilirsiniz. Sevmek zorunda da değilsiniz elbette. 15 Ekim 1978`de Paris UNESCO evinde ilan edilen `Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi`nin 2. maddesinde yer aldığı gibi, `Bütün hayvanlar saygı görme hakkına sahiptir. Bir hayvan türü olan insan, öbür hayvanları yok edemez. Bu hakkı çiğneyerek onları sömüremez. Bilgilerini hayvanların hizmetine sunmakla görevlidir. Bütün hayvanların insanca gözetilme, bakılma ve korunma hakları vardır...`
Yazı ve Fotoğraflar: Emel Gözüaçık

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Haber Ajansı (MİHA )

( Dünya Yalnız Bizim Değil sayfası, 4 Ağustos 2007)

2007-09-15 Birgün