Sokak hayvanlarını sahiplendirmek ve yardımcı olmak amacı ile kurulan http://www.minikpati.com/ web sitesi bu ay Yedikule Hayvan Barınağına yer verdi. Çok teşekkür ederiz.
Örnek barınak dendiğinde ilk akla gelen isimlerden biridir Meral Olcay. Geçtiğimiz hafta düzenledikleri fotoğraf yarışmasının ödül töreninde bir aradaydık. Fatih Belediyesi Yedikule Sokak Hayvanlarını Barındırma ve Rehabilitasyon Merkezinde yaşayan ikibinden fazla köpeğin gönüllü annesi Meral Olcay'ın hayatına konuk olduk, merak edilenleri sizler için sorduk. İşte onun dilinden bu güzel barınağın hikayesi...
- Sizi biraz tanıyabilir miyiz? Meral Olcay kimdir?
İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi mezunuyum. İstanbul doğumluyum. Evliyim, eşim de meslektaşım, mimardır. Yedikule hayvan barınağının proje mimarı ve gönüllü yöneticisiyim. Evimde ilk köpeğim Lolita ile birlikte toplam dört köpeğim vardı, ikisinin hastalıklar nedeniyle kaybettim, şu an iki köpekle evimi paylaşmaktayım. Biri sokaktan evime aldığım sokak köpeği
Minik, diğeri hamile gelip barınakta doğum yapan bir annenin terrier bebeği
Pufy .
Faal olarak Fatih Belediyesinde kontrol mühendisi olarak görevini sürdürmekteyim. İki işi bir arada yürütüyorum, zor oluyor tabii ama sevgi fedakârlık gerektirir diye düşünüyorum.
- Yedikule Hayvan Barınağı'nın hikâyesi nedir?
2000 senesinde belediyedeki görevime giderken Yedikule sahil yolunda trafik sıkıştı, ana cadde yerine Surdibi'ne girdim ve kaderim değişti. Boş, çayır-çimen arazide yaşlı bir amca 20-30 kadar köpeğe kuru ekmek veriyordu. Arabamı durdurdum;
"- Amca ne yapıyorsun?" dedim.
"- Bu zavallıları buraya atıyorlar, ben de doyurmaya çalışıyorum." dedi.
"- Amca, ekmekle bunlar doymaz, ben Yedikule Belediyesi'nde çalışıyorum, her gün düzenli olarak yemek getiririm, besleriz üzülme." dedim.
Her gün evimde ailece et pişirip, ekmekle papara yapıp kovalara koyuyoruz. Sabah erkenden yemekleri dağıtıp işe gidiyorum. Ama her şey benim isteğim dışında gelişti. Nasılsa bakan var diye köpek atmaya başladılar. Hepsini aşılatıp kısırlaştırdım. Çevre ve Sokak Hayvanları Derneği (Fatma Balkanlı), Sahipsiz Hayvanları Koruma Derneği (Cristina Hanım), Türkiye Hayvanları Koruma Derneği (Birgül Rona) ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi (Alibeyköy), sayesinde. Bunun için buradan bir kez daha teşekkür ederim. Fakat atılan köpeklerle sayı 100-200-300'lere ulaştı, yemek yetiştiremez oldum.
Belediye Başkan Yardımcımız Nurettin Ertemel ilk destek veren insan oldu. Belediye Başkanımız Mimar Eşref Albayrak'ın da olumlu yaklaşımı sayesinde barınak projesinin ilk adımlarını attık. Hayvanlarla beraber inşaat devam etti. 1500 köpek kapasiteli barınağımız bir sene içinde tamamlandı. 2001 senesinin Ağustos ayında o zamanki İstanbul Valisi Erol Çakır, Tınaz Titiz, Orhan Kural, İsmet Sungur ve daha pek çok hayvansever eşliğinde açılışımızı yaptık.
Belediyemiz o zamanki ekonomik krize rağmen 250 milyar lira gibi büyük bir rakamı hayvan barınağına harcamıştır. Valilik de barınak inşaatında kullanmak üzere 20 milyar lira katkıda bulunmuştur...
Şimdiki Belediye Başkanımız Dr. Mustafa Demir Bey'in de aynı şekilde lojistik desteği devam etmektedir. Barınağımızın temel ihtiyaçlarını belediyemiz, diğer tüm ihtiyaçları (ilaç, aşı, tedavi, mama, temizlik malzemesi vb.) gönüllülerce karşılanmaktadır.
- Barınağınız hakkında bilgi verebilir misiniz?
Barınağımızdaki tam köpek sayısı 2000'in üzerinde ve bu sayı günden güne artıyor. Her gelen köpek ayrı bir maddi yükü de beraberinde getiriyor, ama biz hiç bir şeylerini eksik etmemeye çalışıyoruz. Şu anda barınağımızda kadrolu 10 personel görev yapıyor. Gönüllü sayımız yeterli değil, temennimiz destek verenlerin ve gönüllülerimizin sayısının artması.
Bizler barınağımızdan hayvan sahiplendirirken çocuk esirgeme kurumu gibi prosedürler uyguluyoruz. Web sitemizden formu dolduruyorlar, köpeğimizin yaşayacağı mekânı bize tanıtan video veya fotoğraflar gönderiyorlar, inceliyoruz. Eğer köpek vereceksek "Ziyaret saatleri içerisinde buyurun gelin, ilgilenelim, yardımcı olmaya çalışalım" diyoruz.
Sahiplendirdiğimiz köpeklerimiz içinde "bakamıyoruz" deyip geri getiren insan sayısı yirmiyi geçmez. Çünkü sahiplendirirken çok özen gösteriyoruz. Kimlik bilgilerini, adresini, telefonunu alıyoruz. Hakkında araştırma yapıyoruz. Evi kira mı, değil mi? Komşuları köpeği şikâyet eder mi? Aynı iş yerinde kaç senedir çalışıyor. Tatile gidince kim bakacak vb.
- Yedikule Hayvan Barınağı dendiğinde Meral Olcay'dan sonra akla gelen ilk iki isimsiniz. Sizlerin burayla tanışması nasıl oldu. Burada neler yapıyorsunuz?
Duygu Külünkoğlu Meriç (YKHB, Web tasarımcısı)2000 yılında eve ilk dostumu almamla birlikte (Sağır Ankara kedim Şero) hayvanların da duyguları olduğunu öğrenmeye başladım. Sokaktaki canlara farklı gözle bakıyordum artık. Sadece başlarını okşamak yetmemeye başladı. Bir iki barınak gezdim. Ama tatmin olmadım. Biraz araştırınca bu konuda en iyi çalışmaları Yedikule Hayvan Barınağı'nın yaptığını öğrendim. Meral Olcay ile tanışınca da gerçekten kendini bu işe adamış genç dinamik bu bayandan çok etkilendim. Grafiker ve web tasarımcısı olduğum için ilk teklifim web sitesi yapmak oldu. Meral Hanım'la birlikte aylarca çalıştık. Siteyi açtık ve gözle görülür bir etkisi oldu. Tolga arkadaşım da 2-3 sene sonra bize katıldı. Tolga Öztorun web sitemizin gönüllü muhabiri, ben web tasarımcısı, Meral Olcay içerik sağlayıcı, eşim Yıldıray Meriç ise gönüllü yazılımcımız oldu. Hepimiz şuan 11000 den fazla üyesi olan
http://www.fatihbelediyesiyedikulehayvanbarinagi.com/hakkimizda/'u oluşturduk.
Fatih Belediyesi Yedikule Hayvan Barınağı'nın sürekli desteğe ve yardıma ihtiyacı var. Bunun için bir avuç kişi sürekli yeni kaynaklar yaratmaya ve sürekli kendimizi hatırlatmaya çalışıyoruz. Etkinlikler düzenliyor, yeni ürünler oluşturarak bağışları çoğaltmaya çalışıyoruz. İnsanları bağış yapmaya teşvik etmek için çeşitli yollar arıyoruz. Sanal mağazamızda ürün satıyor, bağış yapanlara özel tasarım kartpostallar, nikâh şekerleri tasarlıyoruz. Şu sıralar her sene olduğu gibi takvim çıkarmak üzereyiz. Bunların hepsi daha çok köpeciğin ihtiyaçlarını karşılayabilmek için.
İnsanlar ne yazık ki 2000 köpeğin bakımının ne kadar zor bir iş olduğunun bilincinde değiller. Bu nedenle daha çok gönüllü ve daha çok ziyaretçiye ihtiyacımız var. Yedikule çok gönüllüsü olan bir barınak gibi gözükse de aslında gerçekten çalışan çok az insan var. Yetmiyor maalesef. Bu nedenle sürekli sitemizden yardım çağrısı yapıyoruz.
Tolga Öztorun (YKHB, Gönüllü Muhabir)Sanırım 2002 senesiydi. Bir sebeple yolum YKHB'na düştü... Duygu ve Meral Hanım'ı tanımıyorum. Garip bir hisle ayrıldım, içim buruktu. Ama aynı zamanda buranın cennet hali beni çok mutlu etmişti. "Evet, burası için çalışmalıyım!" dedim kendi kendime, ancak kolay olmadı. Meral Hanım'ın profesyonel tavrını aşmak çok zor oldu. Belki 5-6 ay çok ufak tefek işlerden fazlasını elinden alamadım. Sonra her şey su gibi akıp geçti.
Barınağımız için ufacıkta bir şey yapabildiysem ne mutlu bana. YKHB nin bir parçası olmaktan gurur duyuyorum. Ben, web sayfamız için haber ve röportajlar yapıyorum. Basın kuruluşları ile olan ilişkimizi düzenlemeye çalışıyorum. Birlikte kampanyalar yaratıyor, organizasyonlar düzenliyoruz. Yaşadığım sürece bir elim Fatih'te olacak. Burası bizim huzur kalemiz. Huzur arayanı bekleriz...
- Yedikule Hayvan Barınağı birçok kişinin yakından bildiği en güzel barınaklardan bir tanesi! Bunun sırrı nedir?
Sırrımız sanırım buradaki herkesin hayvanlara olan yaklaşımları ve sevgileri, yani gönüllü olmaları. Barınağımızda kesinlikle hayvanlara kötü muamele yok, ayrıca köpeklerimiz açlıkla mücadele etmek ve pislikleriyle burun buruna oturmak zorunda değiller. Kanişlerimizin kendilerini evde hissedecekleri odaları, oda içinde de sepetleri ve sandalyeleri var. Ayrıca büyük küçük gözetmeksizin üşüyen köpeklerimize gönüllülerimizin örüp gönderdiği kazaklarımız ve battaniyelerimizi kullanıp giydiriyoruz.
Günde 5 kere dezenfektanlarla temizlik yapılıyor. Günlük işlerimiz bellidir, herkes işini bilir ve uygular. Hayvanlarımızın temizliklerini aksatmamaya çalışıyoruz kısaca günlük özet: Sabah 8.30′da mesai başlar ve ilk temizlik yapılır. 11.30 ikinci temizlik, 13.30 üçüncü temizlik, 14.30′da yemek öncesi temizlik yapılır. Saat 15.00′da yemek dağıtılır ve akşam 16.30 beşinci temizlik yapılır.
Günde bir kere bütün koğuşlara yemek dağıtılır. Hastane, okul vb yerlerden aldığımız yemek artıkları, günde 300 paket makarna, 1000 ekmek, 500 kg tavuk posası pişiriyoruz. 8 ton yemek oluşuyor, fakat 2000 köpeğe 8 ton yetişmediği için her gün yaklaşık 8 -10 çuval arası mama takviyesi yapmak durumundayız.
Anneler, kanişler, hastalar, sakatlar, yaşlılar ve yavrulara; sabahları kuru mama ve süt, öğleden sonra da normal yemek olmak üzere günde iki kere yemek verilir. Kanişlere özel yemek pişirilir. Rutin 500 m2 gezinti alanımız için çevre temizliği yapılır.
- Buradaki her köpeğin mutlaka bir hikâyesi vardır. Hiç unutmayacağım dediğiniz bir tanesini bizimle paylaşır mısınız?
Barınakta her anımız bir hikâye zaten. Birçok var aslında ama ben
Garo'nun hikâyesini paylaşacağım sizlerle.
Garo, 13-14 yaşlarında bir safkan Pekinez köpecik. Zamanında pet marketten satın alındı, büyük ihtimalle yaşamının uzunca bir süresini evde ailesiyle geçirdi. Ta ki sahibi ölene kadar. Sahibi ölünce aileden kimse sahiplenmedi Garo'yu ve sokağa düştü. Mahallede çöp yığınlarından beslenmeye çalışıyordu ama sadist ruhlu bir yaratık çöp karıştırırken Garo'yu tekmeyle kovaladı. Sokakları kirletiyor, batırıyor diye minnacık Garo kocaman bir adamın tekmesine dayanabilir mi? Yığıldı kaldı kan revan içinde...
Merhamet sahibi mahalleliden birkaç kişi aldı barınağa getirdi ve
"masraflarını karşılayacağız çünkü sahibini tanıyorduk" dediler. Sevindik; en azından bize ameliyat masrafı yük olmayacaktı. Temmuz 2007 idi Garo'nun Yedikule Darülaceze'sine sığındığı tarih. Hemen kliniğe gönderdik Garo'yu, filmleri çekildi. Çenenin kırık olduğu, tüm dişlerinin de darbeden dolayı zarar gördüğü anlaşıldı. Acil ameliyata alındı. Tüm dişleri çekildi. Çene kemiği ortadan yarıldığı için çok zor bir operasyonla çenesine plaka konuldu. Yaklaşık 15 gün sondayla beslendi ve iyileşip taburcu oldu. Ama Garo'yu getiren İNSANOĞULLARI, yine sözlerinde durmadılar. Ne aradılar ne sordular ne de ameliyat masraflarını ödediler. Kendi vicdanlarını rahatlatıp barınağı zorda bıraktılar...
Garo, benim ofisimde kendine bir köşe kaptı. Sadece yumuşak gıdalarla beslenmesi gerekiyordu. Web sitemizden duyurduk ve Amerika'da yaşayan Yalçın Baba telefon etti.
"Garo'nun mamasını ben karşılayacağım" dedi. Dünyanın bir ucundan duyarlılık gösteren Yalçın Baba'ya minnettarız; düzenli olarak mamasını yolladı Garo'nun. Garo'cuk dili dışarı sarkmış hali ile çok sevimliydi ve tüm ziyaretçilerin ilgisini çekiyordu. Ofisin maskotu olmuştu; iştahı da maşallah çok iyiydi. Konserve kutusunu elime aldığımda hemen koşuyor, o kocaman diliyle yalanıyor,
"mamayı ver" diyordu. Kısacası ömrünün son zamanını dayak yemeden, lezzetli mamalarla tamamlamaya çalışıyordu.
Ölümünden yaklaşık 1 ay önce idrarında bir tuhaflık fark ettim, hemen kliniğe götürüp filmini çektirdim. Veterinerden çok korkuyordu; daha eliyle vücuduna dokunduğun anda ağlamaya başlıyordu. Canı çok tatlıydı keratanın! Filmin sonucunda, idrar yollarında problem olduğu anlaşıldı. Kahverengi, pas rengindeydi idrarı. İlaç tedavisine başlandı ama tedaviye yanıt vermedi; kan işemeye başladı Garo... Demek ki enfeksiyonu tüm vücuda yayılmıştı. Serum takviyesi yapıldı.
En son 22 Şubat' Cuma günü Garo durgunlaştı. Konserve mama kutusunu elime aldığımda ilk kez kalkamadı yerinden. O gün Sibel Anne ve Burak Baba vardı barınakta. Onlara,
"vedalaşın Garo'yla, bir daha geldiğinizde göremeyebilirsiniz" dedim. Burak Baba kucağına aldı, hava da çok güzeldi, biraz dolaştırdı kucağında. Son kez güneşi görsün istedim. Hislerim beni hiç yanıltmazdı.
Akşam barınaktan ayrılırken bebek maması hazırladım, şırıngayla içirdim. İçti, başını okşadım, vedalaştım ve ayrıldım. Sabah erkenden barınağı aradım, "Garo melek oldu mu" diye, "Evet!" yanıtını aldım. Ama içim rahat... Yedikule'de kaldığı 6 ay, onun en rahat, sevgiyle dolu dolu yaşadığı zamandı. Garo'muz aldığı darbe ve psikolojik travmayı atlatamadı maalesef.
Garo sadece bir örnek. O kadar çok hikâyemiz var ki barınakta. Web sitemizde gerçek hikâyeler kısmından okuyabilirsiniz.
- Sizce ideal bir barınak nasıl olmalı? Genel olarak Türkiye'deki barınaklar için ne söyleyebilirsiniz?
Barınağa gelen her hayvanın yaşama hakkı olduğunu kabul eden, inanan ve bunun bilincinde hareket eden yöneticisi olmalı. Yerel Yönetimle Gönüllülerin desteğini almalı, işbirliği olmalı. Farkındalık yaratmak, yani sahipsiz, barınağa düşen hayvanların, dışarıdaki normal insanların fark etmelerini sağlamaya çalışmalı.
Bu nasıl olur? Basın yoluyla, etkinlikler veya dikkat çekici projeler üretmek yoluyla olabilir. Türkiye'deki barınaklar, gönüllülerle işbirliğine girmediği sürece, orası barınak değil ölüm kampı ve oraya düşen canlılar için de son durak olur.
- Fotoğraf yarışmanızdan biraz bahseder misiniz? Amacı ve konusu neydi? Hedefinize ulaşabildiniz mi? Fotoğraf yarışması gibi başka etkinlikleriniz var mı?
Fotoğraf yarışmamızın amacı barınaktaki hayvanlara dikkat çekmekti. İnsanlar petshoplardan büyük paralarla köpek alıyorlar ve bir müddet sonra kırık bir oyuncak gibi sokaklara veya barınaklara terk ediyorlar. Bizim amacımız barınaklarda da cins hayvanlar olduğuna ve buralardan da sahiplenilebileceğine dikkat çekmek idi.
Amacımıza maddi olarak pek ulaştık sayılmaz. Fakat manevi olarak ulaştık. Bizi yalnız bırakmayan dostlarımıza çok teşekkür ederiz. Şu an için başka bir etkinliğimiz söz konusu değil, fakat her sene olduğu gibi bu 2009 senesi için de yine takvim bastırıyoruz. Sergideki resimlerimizden oluşacak bu takvimlerden almak isteyenler web sitemizden bilgilere ulaşabilirler.
Fotoğraf yarışmamızın dışında; doğum günü, yılbaşı gibi günlerde barınağımızdan sevimli dostlarımızın resimlerinin süslediği kartlar yaptırabilirsiniz. Mesela bir çiftimiz geçenlerde nikâh şekerlerini bizlere yaptırdı. Karşılık olarak sadece mama, ilaç veya aşı bağışı istiyoruz. Ayrıca takvimlerimizden veya kitaplarımızdan satın alarak da bize destek olabilirsiniz. Maddi yardımlarınız dışında ziyarete gelerek, köpeklerimizi severek ve gönüllü olarak da bize destek olabilirsiniz.
- Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı? (Dilerseniz bu bölüme en sık ihtiyaç duyduğunuz şeylerin listesini yazabilirsiniz)
Barınağımızda hamilik sistemimiz var. Köpek sahibi olmak isteyip de evinde bakabileceği fiziki imkânı bulunmayan ya da alerjisi olan hayvan severler sahipleneceği köpeğin evlat edinme ve bakımı karşılığında ayda bir çuval mama vermesiyle köpek sahiplenebiliyor.
Bütün hayvan severlerden maddi ve manevi destek bekliyoruz. Hem Yedikule'nin hem de diğer barınaklardaki canların insanların ilgi ve alakasına ihtiyacı var. Bize yardım etmek için www.yedikulehayvanbarinagi.com adresli web sitemizden
"Yardım Etmek İstiyorum" linkini tıklayarak barınağımıza yardım edebilir, bize destek verebilirsiniz.
Barınaklarda yaşayan hayvanlar, ancak gönüllülerle daha insani şartlara kavuşabilir. Gönüllünün olmadığı barınaklar ölüm kampıdır. Her şeyden önce gönüllü; annedir, babadır, ağabeydir, abladır. Yani yüreğinde merhamet ve sevgi vardır. Onun için gönüllüdür. Lütfen barınakları ziyaret edin orda yaşam savaşı veren canları yalnız bırakmayın.
Fatih Bel. Yedikule Sokak Hayvanlarını Barındırma ve Reh. MerkeziYedikule Sahil Yolu,
Surdibi Eski Havagazı Deposu
Telefon: 0212 633 58 57
Kaynak:
www.minikpati.com