BİZİ TAKİP EDİN
İSTANBUL, TURKEY
22 ŞUBAT 2008 / 10:58

Vicdan

Dün eve dönerken  her zaman olduğu gibi çantamda kalan bir avuç kedi mamasını evimin önündeki çöp kutularının arkasındaki alana koymaya gittim. Pisi pisi dememle etrafımı 5 kedi sardı. "Daha yeni kar kalktığı için hepsi aç. Kim bilir kaç gün aç kaldılar yazık" diye düşünüp onlara mama vermeye çalışırken bir kadının bana seslendiğini duydum. Ben saf saf her halde oda seviyor kedileri diye düşünürken tam tersi olduğunu anladım.

"Kedilere yemek vermeyin. Kapı pencere açamıyoruz sizin yüzünüzden. Sitenin dışında verin verecekseniz." Diye bağırıyordu.. Evim diye gösterdiği yer 50 mt aşağıdaydı. Kedilerin bulunduğu yer hiç bir evin önü değil. Çöplerin toplandığı yerdi.

Ben dondum kaldım. Hiç birşey söyleyemedim. Bir anda kafamdan okadar çok düşünce geçtiki, ağzımı açıp tek bir cümle söyleyemedim. Ama kadın saydırmaya devam ediyordu. Hemde bağırarak.

Halbuki ben daha yeni taşınmıştım bu siteye. Hemde sırf bu nedenden. 6 senedir yaşadığım, 5 dişi kediyi kısırlaştırdığım, 19 yavru kediye yuva bulduğum sitemden sırf insanlar sokakta kalan son 3 sokak kedisine mama veriyordiğim için hala beni suçluyorlar diye.

Kısırlaştırdığım 2 dişi ve bir de baskın karekterli erkek kedi kalmıştı sitede. Çünkü kedi sevmeyen bir site diye ben bulduğum bütün yavruları sahiplendirdim. Dişileri kısırlaştırdım. Erkek kedilerde dişi kokusu alamayınca kendiliğinden gittiler. Yani sokak kedisi sorununu 6 senede oldukça halletmiş sayılırdım ama genede sevgili komşularımı ikna edemedim.  Arada ne kadar çabalasamda arasıra gelen yabancı kedilerde faili mechul bir şekilde ortadan kayboluyordu.  Sürekli şikayetler geliyordu. Başka bloklara girmiş yabancı kediler, sokaktaki diğer kediler, veya çocuklarının sokakta bulduğu yavru kediler için beni suçladılar.

Aslında çocuklar konusunda haklılardı. Çünkü ben siteye ilk taşındığımda sitedeki çocuklar kedilerden korkuyor taş atıp tekmeliyorlarken bir iki sene sonra kedi sevmeyi öğrendiler. Hatta sitenin içine girmiş tatlı bir sokak köpeğinden korkmak yerine koşa koşa bana gelip "abla köpek girmiş siteye. Güvenlik görevlileri kovalıyo. Biz mama vercektik " diye ağladılar. Onların hayvanlarla bukadar yakınlaşmaları anneleri korkuttu. Beni balkonuma rahatça girip geçici olarak kalan yavruları sevmelerini istemediler. Sokaktaki kedilere evden yemek aşırıp yemek vermelerini anlayamadılar. Onlar için kedi, köpek hastalık, pislik demekdi. Çocukların mutluluğunu göremediler.

Çocuklar ve kedilerle iyi anlaşmam yüzünden beni şikayet ettiler. Sürekli taciz ettiler. Çocuklar benim balkonumun önünde oynuyor diye, çocuğum olmamasına rağmen beni şikayet ettiler. Evime yazılar yolladılar. Mahkemey evereceğiz tehtitleri savurdular. Ama ellerinde mahkemeye verecek hiç birşey olmadığı için yapamadılar. Evden çıkarmayı başaramadılar ama beni yıldırdılar. Sokakta beslediğim canlara site dışındaki parkta mama verirken suçlu hissetmeye başladığım an gitme vaktimin geldiğini anladım. Artık ben onları değil onlar beni değiştirmeye başlamıştı. Ve ben eğer bu konuda değişirsem kendimden nefret edeceğimi anladım.

Ve taşındım. Özellikle evdeki kedilerime laf etmeyecek komşular ve sokaktaki kedilere mama veren bir iki kişi istedim etrafımda. Gerçektende öyle biryer buldum. Yeni taşındığım yerde bir sürü kedi var. Benim gibi 2-3 kişi ilede karşılaştım. Ben mama verirken bir iki kişide bana gülümsedi ilk günler. "Tamam " dedim. " Yeni evim burası. Zamanla buradaki kedileride kısırlaştırırım. Çünkü çok kedi var etrafta ve çoğuda dişi. Yavruladıklarında insanların dikkatini dahada çekecek ve şikate olacak. İnsanlar şikayet etmeden kedi nüfusunu biraz kontrol altın almalıyız" Ne yapabilirim diye düşünüp şimdiden planlar yaptım. Yeterki insanlar şikayetçi olmasın. Birlikte yaşamayı öğrensinler istiyorum.

Ama dün akşamki olay beni gene karamsarlığa boğdu. Gene aynı ses tonu ve aynı bakışlar. Sadece dünyada insanın olduğunu sanan bencil insanlar. Bu kadar mı sevgiden merhametten yoksun bir toplum olduk. Küçücük bir can karda soğukta yemek  bulamamış aç, üşümüş bir haldeyken ona yiyecek veren birini görünce neden saldırır insan. Kendisi yapmadığı için suçluluk mu duyuyor. Hiç sanmıyorum. O kendi dünyasında yaşıyor sadece. Ona göre dünya kendi evinden ibaret. Kendisi, kocası ve belkide bir iki çocuk. Koca dünya onun için bir avuç insandan oluşuyor. Bu yüzden hiç bir canlıya yer yok hayatında belkide.

Lütfen kafanızı kaldırıp bir bakın etrafınıza. Siz karda sıcacık evinizdeyken dışarıda sokaktada canlar var. İnsanlar var soğuktan üşüyen, kediler, köpekler, kuşlar. "Ben üşümüyorum, o halde kimse üşümez. Kimse acıkmaz" mı sanıyorsunuz. Yada umurunuz da mı değil. Yanlız unutmayın hayatın çok garip cilveleri vardır. Bir gün sokaktaki siz de olabilirsiniz. Bence şimdiden elinizin uzandığı her canlıya yardım edin. İnsan, hayvan, bitki farketmez. Ozaman gerçekten insan olduğunuzun farkına varacaksınız.

Ben ne kadar bu yardım severlik duygumu bastırmaya çalışsam da olmuyor. İnsanların duyarasızlığı beni dahada hassaslaşmaya zorluyor. Onların yapmadıklarınıda yapmaya çalışıyorum ister istemez. Yardım etmeyen her insanın yükü biniyor omuzlarıma. Zor evet çok zor. Beni anlamayan insanlara anlatmaya çalışmak, yardım edemediğin canların gözünün önünde ölmesi, yaralılar, sakatlar. Daha çok görmeye başlıyorsun kimsenin görmediği canları. Kaldırımın kenarında duran hasta bir kedi, araba çarpmış bir köpecik, yuvadan düşmüş bir kırlangıç. İnsanlar farketmedikçe daha çok farketmeye başlıyorsun. Sanki sadece bazı insanları görmeleri için bir perde var gözlerinde başka hiç birşey görmüyorlar. 

Lütfen açın gözlerinizi daha dikkatli bakın dünyaya. Muhtaç bir cana yardım ettiğinizde, o tekrar hayata dündüğünde, güzelleşip eski sağlığına kavuştuğunu gördüğünüzde inanın çok güzel bir his kaplayacak içinizi. Bu his dünyadan aldığınız hiç bir zevke benzemiyor. Çok büyük bir mutluluk hemde hiç geçmeyen. Hatırladıkça içinizi ısıtan birşey.

Lütfen size de bir can kurtarın. Bu hiç de zor değil. Biraz mama, biraz su. Bu kadar.

Duygu Külünkoğlu Meriç
Barınak Gönüllüsü