BİZİ TAKİP EDİN
İSTANBUL, TURKEY
22 HAZİRAN 2011 / 18:30

köpekler konuşamaz değil mi?

Köpekler konuşamaz değil mi? Tabi ki konuşurlar, sadece bizim kelimelerimizi kullanmazlar o kadar. Onlar bizim dilimizi öğrenmeyeceklerse biz onlarınkini öğrensek iyi olur.

Bu yazımda,  havlamalar, hırlamalar, ağlamalar ve birkaç fiziksel hareketten bahsedeceğim.

Havlamalara gelelim.

Atalarımız demiş ya “Havlayan köpek ısırmaz.” Eh, bir derece haklılarmış, çünkü çoğu havlayan köpek sadece bölgesinde hoş karşılanmayacağınızı anlatıyordur. Ya da “Hey, haberin olsun burası benim” diyordur. Peki saldırgan bir havlamayla bölgeci bir havlama arasında nasıl bir fark vardır.

Bölgeci havlamalarda ses ağızda oluşur. Daha çok “Raav, Rav Rav!” dır. (: Ve dimdik dururlar.

Saldırgan havlama da ise, ses diyaframda oluşur çok derindendir. “Hıııırav  Hıııırav” gibidir. Göğsünün nasıl hareket ettiğini kolaylıkla görürsünüz. Ama asıl kelime bedenindedir. Kulaklar ileridir ve gözleri hedefe sabitlenmiştir. Stres nedeniyle ileri geri hareket edebilirler.

Birkaç tip havlama daha olmakla beraber, sanırım en populeri gece havlamalarıdır. Köpekler, her zaman sürü ile uyur; dolayısıyla bizim yatmaya gidip onu bırakmamız olağan üstü bir durumdur. Köpekler sürülerinden ayrı düştüklerinde yerlerini belli etmek için havlarlar. Tabi, ilk günler yerini belli etmek için başlayan havlama, sizin yanına geldiğinizi gördüğünde, sizi çağırma havlamasına dönüşecektir. Bu tür havlamaları engellemenin tek yolu var, o da birkaç gün komşulara durumu anlatıp özür dilemenizdir:) Tabi daha güzeli, evde bir başka hayvan olmasıdır. Havlıyor diye yatağınıza almak, sorunu çözmek değil yeni sorunlar doğurmaktır.

Bir de pointer gibi av köpeklerinin, hedefi buldum havlaması vardır. Bu size yaklaşan bir dostunuz da olabilir. Saldırgan ya da bölgeci değildir. “Bak bak arkadaşını buldum” havlamasıdır, tabi bunu arkadaşınız böyle anlamayabilir. Saldırgan havlamalar, derhal uyarıyla kesilmelidir, bölgeci havlamalar da ama bu tarz, “hedefi buldum” havlamalarını çok uyarmak, köpek için sağlıklı değildir. Fazla heyecanlanmamasını ve çok devam ettirmemesini sağlayın, biraz av ve saklambaç oyunları oynayın. Hangi hedefe havlaması gerektiğini anlayana kadar uyarıyı abartmayın. Siz onun av yönünü tatmin edince, arkadaşlarınıza, arabalara havlamaması gerektiğini öğrenecektir.

Huskyler gibi, kurtlara yakın hayvanlar hepimizin bildiği gibi ulurlar. Bu onların iletişim yöntemidir. Yani böyle köpeklerin uluması doğaldır. Peki neden ulurlar? Birçoğu bölgesini belirlemek için, sürüsünün varlığını bildirmek için. Bazıları, sürü toplamak için. Bazıları hayvanları kaçırmak için. Doğaldır dedim ama bu izin verilecek bir doğallık değildir, bir sorun çağrısı gibi gelmeli size. Kendisini yalnız hissediyor ya da güvende hissetmiyor olabilir. Liderlik gösterisi yapıyor olabilir. Her ne olursa olsun bir mutlu bir sürü takipçisi durduk yere ulumaz. Kontrolü ele alın. Gün içinde yorulursa, gece sohbet için enerjik olmayacaktır. Lider olduğunuzu hissettirin.

Gelelim hırlamalara. Bir köpek hırladığında çoğu zaman sinirli olduğunu ya da ısıracağını düşünürüz, ama yanılırız. Bir hırlama köpek dünyasında “Hadi annecim, bak okula geç kalıyorsun” kadar tatlı bir uyarı olabilir. Yuvadan uzaklaşan yavrunun annesi üstüne çıkıp hırlar. Kesinlikle sinirli değildir, ya da bıkkın. Sadece uyarıyordur. Yoldan geçen herkesin yanağınızı sıkması saçınızı karıştırması hoşunuza gitmeyecektir. Bir köpek de böyle hisseder. Uzatılan ele hırlıyorsa insanları sevmediği sonucuna varmayın, o an sevilmek istemiyordur. Büyüdükçe bu davranış artar ve bu artık köpeğinizin büyüdüğünü bir bebek olmadığını kabullenme zamanıdır. Bir köpek, eğer onu seven eli umursamıyorsa, bakmıyor ya da hiç yokmuş gibi davranıyorsa bilin ki bu da en az hırlama kadar “yüksek sesli” bir uyarıdır. “Dokunmanı istemiyorum, git başımdan” demenin bir yoludur. Yani “ay insanları çok sever, hiç sesi çıkmaz” demeyin, durumun sorumluluğunu alın ve kibarca seveni durdurun.

Birçok kişi köpeğin havlamasından ya da hırlamasından korkar; aslında bir köpekten korkulması gereken zaman, ağızlarının sımsıkı kapalı olduğu andır. Bu durumdaki bir köpeğin davranışını öngörmek mümkün değildir. Hırlayan bir köpek eğer sizi ısıracaksa, muhtemelen basit bir sıyrıkla geçiştireceğiniz uyarı dişlemesidir; ama bir köpeğin ağzı sımsıkı kapalıysa, sessiz sessiz oturduğunu düşünüyorsanız, durum ciddidir. Yemekle size tav olmayacaktır. Köpek sizin köpeğiniz değilse ordan uzaklaşın ama sizinse, karşısına geçip dimdik durun, sizinle göz teması kurduğu anda bir adım ilerleyin. Yeterince yaklaşınca “Hayır” gibi bir uyarı da bulunun. Asla gidip, “Sakin ol, bişi yok!” diye sevmeyin. Bu ona “Evet aferin. Gergin olman gerek demektir.” Yeterince rahatlayana kadar yanından ayrılmayın.

Bir köpek saldırganlaşırsa sadece kızgın olduğunu, öfkeli olduğunu düşünürüz halbuki köpekler öfkeyi kolay kolay yaşamazlar. Saldırgan bir köpek çok yüksek ihtimalle çok korkaktır. Pitpulları silaha çevirirken ne kadar çok dövdüklerini herkes duymuştur. Korkan köpek saldırır. Sen beni dövmeden önce ben seni döveceğim der. Daha önce bu tarz travmalar yaşamış köpekler, rehabilite olmadıysa köpek bakımı konusunda biraz daha deneyimli kişilerce bakılmasında yarar var. Yani barınağa gidip, daha önce hiç köpek deneyiminiz yoksa, korkak bir köpeğe acıyarak işi aceleye getirmeyin. En azından görevlilerden nasıl davranmanız gerektiği konusunda detaylı bilgiler alın.

Saldırganlığın ikinci en büyük nedeni, üstünlük savaşlarıdır. Bir sürü diğer sürünün kokusunu çok uzaktan alabilir. Üstelik köpekler çevrelerinde çiş yaparak bölgelerini işaretlerler yani bir sürü başka bir sürü ile tesadüfen karşılaşmaz. Girmemesi gereken yerleri bilir. Ancak modern dünyada köpeğimizi alıp karşıdan gelen köpeğin dibine kadar götürürüz. Eğer köpeğiniz sizi lider olarak görmüyorsa, bunu bir tehdit olarak algılayıp kendisi savunmak isteyecektir. Bu nedenle ilk yazımda, lider olmanız gerektiğini vurgulamıştım. Bu tür savaşlara sizinle bile girebilir. Yılmayın. Sizi zayıf bulduğu her an sürüdeki konumunu yükseltmek için bir fırsattır. Eğer istemediğiniz bir tepki gösteriyorsa uyarmaktan çekinmeyin.

Lider nasıl olunur? Lider dik yürür, kendine güvenir, lider olmak soğukkanlı olmaktır. Etrafa bağırmak, herkese emir vermek değildir. Lider kriz yönetimini bilir. Köpeğiniz, karnı ağrıyor diye yerde yatarken, bir doktor kadar soğukkanlı bir şekilde yanına gidip ona güç vermelisiniz. Acıyarak ona yaklaşırsanız, durumun daha da kötüye gittiğini göreceksiniz. Lider ne olursa olsun panik yapmaz. İki köpek kavgaya mı tutuştu, otoriter bir şekilde gidip kavgayı ayırır. Lider, mahalledeki çocuk kavgalarını ayıran ağbilerdir. Lider sadece yürürken, severken olunmaz, liderlik 7 gün 24 saat yapacağınız bir iştir. Otoriter olmanın bazılarınca yanlış anlaşıldığını söylemiştim. Hiçbir sürü lideri, bir takipçiye kızmaz, sinirlenmez, dövmez. Eğer iki köpek kavgaya tutuşursa kavga bittikten üç dakika sonra birbirlerini yaladıklarını görebilirsiniz, çünkü onlar kavgaları bizim gibi öfke kökenli yapmazlar. Geneli, statü çarpışmasıdır.

Köpeğiniz saldırgan ise, tasmasını geri çekerek onu durdurmaya çalışmayın bu onu daha çok gerer. İleri atılmasını güçlendirir. Tasmayı hep yukarı doğru kaldırın ya da sertçe yana çekin ve bırakın, asla tasmaya asılmayın. Bu ona acı vermek için değil, dikkatini dağıtmak içindir. İyi bir uyarıdan sonra köpeğinizin yeni bir komut için gözlerinizin içine baktığını fark edeceksiniz.. Liderlik özelliklerinizi geliştirin. Güreş halat çekme gibi oyunlar oynamayın. Sizin önünüzde yürümesine izin vermeyin ve daha önemlisi, gerginlik başlamadan müdehale edin. İleri gitmiş kulaklar, diken diken olmuş tüyler, sabitlenmiş gözler, kilitli ağız, hızlı bir burun yalama saldırı hareketidir, bu belirtileri görünce tasmayı sertçe yukarı kaldırıp aklının dağılmasını ve size odaklanmasını sağlayın. Bir köpeğin yaşı ne olursa olsun, saldırganlıktan vazgeçebilir. Saldırganlık bir eğitim eksikliği değil, psikolojik bozukluktur ve her an tedavi edilebilir. Eğer köpeğiniz başka canlılara zarar verecek kadar gözü dönüyorsa, kesinlikle bir profesyonelden yardım alın. Veterinerlerin “uyutulması tek çözüm” sözünü her zaman ciddiye almayın. Eğer nerolojik bir problem değilse hiçbir köpeğin uyutulmasına gerek yoktur ve nerolojik problemler, sırf bir köpek doberman ya da rotweiller diye olmaz. Sabırlı olun, süreç düşündüğünüzden uzun olabilir.

Hırlamalar da bittiğine göre sıra geldi ağlamalara. Bizi en derinden yaralayan köpek kelimeleri.

Eğer evinize yeni gelen köpek yavruysa muhtemelen iki, üç gece ağlayacaktır. Buna hazırlıklı olun. Ağlıyor diye yatağınıza almak, daha büyük sorunların başlangıcıdır. Mümkünse bir radyoyu açık bırakın, bir sıcak su torbasını battaniyesinin altına koyun, belki bir saat tık tıkı da yardımcı olacaktır. Annesinden ve kardeşlerinden ayrı geçirdiği ilk günler de ağlaması normaldir. Güçlü olun. Daha çok sevilmek istemiyor, kendini güvende hissetmek istiyor o kadar.

Diğer ağlamalara gelince, eğer fiziksel bir sorunu yoksa, fiziksel bir acı çekmiyorsa, korkmuyorsa ve bir yavru değilse köpekler kolay kolay ağlamaz. Sofranın başına gelip ağlaması, acıktığından değil, sizi inlemeleriyle kandırabileceğini bilmesindendir. Yani timsah gözyaşı dediğimiz ağlamayı çoğu zaman köpeklere biz öğretiriz. Bir de köpekler sadece üzüldüklerinde ve korktuklarında değil, aşırı heyecanlandıklarında da inleme-ağlama sesi çıkarırlar. Bunu toptan korkuyor diye yorumlamayın. Bir labrador, ilk kez havuz görünce ağlıyor geri çekiliyorsa, korktu demeyin, biraz sakinleşmesini bekleyin. Çoğu köpek bu yanlış anlaşılmalar yüzünden hayatın en güzel zevklerinden mahrum kalıyor.

 Bir inleme de korku inlemeleridir. Köpeklerde korku ve güven sorunları en uzun sürede iyileşen psikolojik sorundur. Bir nedeni, korktuğu şeyden sürekli uzaklaştırmaya çalışmamızdır. Bir nedeni de korkunun çok derinlere işleyen bir duygu olmasıdır. Çocuklardan korkuyorsa, bir komşu çocuğunun belli zamanlar da ziyarete gelip, mama vermesini isteyin. Aceleci olmayın ama mutlaka ve mutlaka korkusuyla yavaş yavaş yüzleşmesini sağlayın. Yüzleşmezse hayatının sonuna kadar korkacak, yüzleşirse bir süre sonra özgürleşecek. Köpekleri korkularla yaşamaya mahkum etmeyin. Eğer fırtına ya da kamyon sesinden korkuyorsa, bu sesleri kaydedin. Tasmasını takın (ev içinde olsanız bile) ve dinlemeye başlayın. Tek bir korkma belirtisinde hemen uyarın. Bu ona kızmak değil “Korkmana gerek yok” demektir. Korku belirtileri, başı öne eğmek, dili olduğundan daha fazla dışarı çıkarmak, salyalar akıtmak, kulakları geriye çekmek, tek patiyi kaldırmak olabilir. Korkan bir köpek, yemek yemeyi bile, su içmeyi bile reddedecektir ama korku belirtileri gösterirken uyarırsanız korkuya konsantre olmasını önlemiş olursunuz. Asla korkak bir köpeğin üstüne yürümeyin, çok yüksek sesle uyarmayın. Hassasiyetini anlayın.

Saldırganlıkla ilgili bilinen en büyük yanlış ise, koruma köpeklerinin,  saldırgan olması gerektiğini düşünmektir.

Koruma köpekleri, en saldırgan köpekler değil, itaati en yüksek köpeklerdir. Hiç, bir polis köpeğinin saldırganlık gösterebileceğini düşünebilir misiniz? Üstelik saldırgan köpeğin çoğunlukla korkuları vardır, halbuki bir koruma köpeğinin özgüveni en üst düzeyde olsun diye süpürgeyle bile yaklaşmazlar. Yani eğer fabrikanızı koruyan köpek durduk yere saldırganlaşıyorsa hemen kontrolü ele geçirin.

İtaat ve liderliğe kısa bir dönüş yapmak istiyorum. Köpek insan ilişkisin de 3 önemli unsur vardır. Saygı güven ve sevgi. Bir köpeğin güvenini ve sevgisini kolaylıkla kazanabilirsiniz. Oyun oynar, severseniz, sevgisini; bir yer ve mama verirseniz güvenini kazanabilirsiniz; ama bir köpeğin saygısını kazanmak zor iştir. İyi bir lider olmak zorundasınız. Eğer köpeğiniz, her çağırdığınızda gelmiyor, komutlara canı istediğinde karşılık veriyorsa; siz yanındayken etrafa havlıyorsa, uyarılarınıza rağmen davranışına devam ediyorsa, mama kabına ve oyuncaklarına sizi yaklaştırmıyorsa…. size saygı duymuyordur. Sağlıklı bir ilişki istiyorsanız, iyi bir lider olun.

Fiziksel tepkilerden bahsedecek olursak.

Kuyrukları bacak arasında ve kulakları geride olan bir köpek korkmuştur, saldırganlaşabilir ya da kaçabilir. Korkusu devam ettiğinde titremeye başlayacaktır ama her titreme korkudur denmez.

Hemen titremelere kısa bir geçiş yapalım.  Çoğu zaman hastalıklar tek belirtiyle gelmez. Köpeğiniz titriyorken, burnu aşırı yapış yapışsa ya da kulaklarında akıntı varsa ya da gözleri aşırı kızarmışsa, idrar torbası aşırı doluysa, kaşınıyorsa, titreme patilerinde seğirmeye dönüşüyorsa fiziksel bir rahatsızlığı olabilir veterinerinize danışın.

Ama titriyor ve donup kalmışsa ya da ağzından salyalar boşalıyorsa, korkmuş da olabilir ama köpeklerde en yaygın titreme nedeni, psikolojik değişikliklerdir. Yeni bir ev, yeni bir kural titremesine neden olabilir.  Korkusunu yendiyse titremeye başlayabilir. Mesela köpeğinizin pek hoşlanmadığı biri gelip onunla oyun oynamaya başladı ve aralarında dostluk kuruldu. Köpeğiniz bu psikolojik değişim karşısında titremeye başlayacaktır. Peki siz o an ne yaparsınız? Köpek senden korkuyor, oynamayı kes diyerek, köpeğin bu psikolojik değişimi yaşamasına izin vermezseniz,  işte orda yanlış yapmış olursunuz. Daha önce herhangi bir şeye verdiği tepki değişmişse titreyebilir. Saldırgan köpekleri, uyardığınızda titremeye başladıklarını göreceksiniz. Fazla mı abarttım diye düşünmeyin bu onun yeni süreci kabullenmeye çalışma tepkisidir. “Neden arabalara havlamıyorum? Hım böyle de yaşayabilirim. Hatta böylesi daha iyiymiş” demesidir.

Bu arada, yabancı köpeklerin davranışlarını okumak ve onlara yaklaşmaya bir göz atalım. Yanımıza gelip elimizi koklayan bir köpeğin, “Beni Sev Beni Sev!” demediğini bilmenizi isterim. Köpek sadece sizi tanımaya çalışıyordur. Koku alma duyuları görme duyularından daha güçlü olduğu için, ancak koklayarak sizi tanıyabilirler. Yanınıza yaklaşan her köpeği hemen sevmeyin. Önce koklamasını bitirmesi için süre tanıyın, eğer ilginizi istiyorsa buna zaten izin verecektir. Köpeklerle tanışırken asla çok yüksek sesle heycan gösterisi yapmayın. “Ay, Ay, Ay, şu güzelliklere bak!” demeniz onların için heycanlı bir hayvanın üzerlerine geldiğinden daha farklı bir anlam taşımaz. İlk etapta, gözgöze gelmemeye çalışın. Sadece izin verin sizi koklasınlar.

Köpekler ve yat komutu. Köpek dünyasında birinin otoritesini kabul etmek demek, o kişinin önünde yatmak demektir. Yana yatarlar, bu yüzden köpekler, yat komutu kolay kolay başkalarından öğrenemezler. Liderliği zayıf biri karşısında da yatmayı kabul etmeyeceklerdir. Siz onu yana yatırıp karnını sevmek isterken, o sizi yanlış anlayıp hırlayabilir. Bu yüzden bir köpeği yere yatırmadan önce size itaat ettiğine emin olun.

İtaat demişken, bir önceki yazımda köpeklerin dünyasında boy, kilo olmadığını söylemiştim; şimdi ise bunu biraz daha açarak, konu itaat olunca cinsiyet ya da yaş da yoktur. Çoğu zaman köpeklerin çocukların yanında daha uysal daha itaatkâr olduklarını görürsünüz.  Bebeklerin yanında koruyucu içgüdüleridir bunu yaptıran, ama çocukların yanında, çocukların korkusuz duruşlarıdır. Her insan doğuştan doğaya uygun sakin birey olarak doğar, bu yüzden çocuklar otoriterliğe bizden daha uygunlardır. Bir köpeğe otur komutunu verdiğimizde, biz “oturacak mı? Oturmayacak mı? Bir kurabiye verse miydim? Ne yaramaz köpek? Ne akıllı köpek” diye düşünürüz; oysaki bir çocuk “otur” dediğinde sadece oturmasını kastediyordur. Bu yüzden köpekler bize, çocukluğumuza ve doğal otoriter halimize dönmemizi hatırlatan mükemmel yaratıklardır.

Köpeğinizin kelimelerini insanlaştırmayın. Onları anlayama başladığınızda ilişkinizin ne kadar ilerlediğini göreceksiniz. Sürekli gözlemleyin.
Mercan Aytuna