BİZİ TAKİP EDİN
İSTANBUL, TURKEY
02 ARALIK 2007 / 12:57

Bir adamın hikayesi

Burada size bir köpek hikayesi değil bir adamın hikayesini anlatmak istiyorum.

Öyle bir adam ki anlatacağım insan sokakta görseniz çatık kaşları ve çok ciddi duruşu ile selam vermeye korkarsınız. Çoğu arkadaşı bunu hep hatırlatmıştır kendisine. O yüzünü düzeltmeye çalışmış ama başaramamış.Yüzü kolay gülmezmiş hayatın acılarından çektikleri yüzünden. Yaşadığı bir facia onu yalnız bırakmış hayatta tek başına.. Mutsuzluğu yıllar sürmüş, yaşadığı olaylar mutsuzluk vermiş ama o derslerini almış ve yeni bir yaşam kurmuş kendine.. Yalnız ve ciddi bir adam, dostlarını tek tek kaybetmiş. Yüzüne eskiden gülen dostları onu yalnızlığına birer birer terketmiş.

Neyse ki bir gün şans yüzüne gülmüş ve sevebileceği insan gibi bir insan çıkmış karşısına, onu dünyada anlayan tek insan. Bu tek insan ile yaşamını birleştirmiş bir süre sonra ve hayatında tek başına olmaktan sıyrılmış bir iken iki olmuş. Bir çatının altında mutluluğunu bulurken dünyayı tekrar sevmeye yürürken yüzüne bakılır olmaya başlamış. Uzun süreden sonra tekrar gülümsemeye tekrar yeni dostlar edinmeye başlamış eşiyle birlikte. Bir yumak olmuşlar yeni yaşamlarında. Birgün eşi köpekleri ne kadar sevdiğini anlatmış. Eve neşe gelecek hareket gelecek yeni bir yaşamın pırıltıları eklenecek çatımızın altına demiş. Adam önce düşünmüş korkmuş. Eve gelecek yeni bir sorumluluk; getireceği yük, alınacak sorumluluk, altından kalkılamaz bir hale gelebilecek birsürü olasılık senaryolarını düşünmüş ve hayır demiş. Kesinlikle hayır. Bir canlının sorumluluğunu almak kolay değil.

Hep kötü tarafını düşünmüş ama bir taraftan sokakta köpekleri ile yürüyen insanlara imrenmiş. Neden hayır? Çünkü bir canlı bir çocuk gibi evin bir bireyi ve insan ömrüne kıyasla kısa bir süre sonra öleceğini bildiğiniz bir dost edinmek istemezsiniz. Buna değer mi diye düşünmüş. Buna değmez demiş hiçbir köpek insanı başka bir insan kadar mutlu edemez. Masrafları çoktur şimdi onun demiş, altından kalkılmaz diye düşünmüş. Düşünmüş düşünmüş..

Bir akrabası vastasıyla bir hayvan barınağına gitmiş ısrarları üzerine. O güne kadar sokakta gördüğü sokak köpekleri ile parklarda hayvanlarını gezdiren insanlardan başka köpekler konusunda bir fikri olmayan bu adam kapıdan içeri girmiş. Karşısında gördüğü yüzlerce köpekten ilk başta ürkmüş çünkü şimdi kadar o kadar köpeği bir arada hiç görmemiş. İlk aklına gelen buradaki görevlilerin işlerinin ne kadar zor olduğu olmuş. Bir kaç adım sonra kendini toparlamış ve köpeklerden birinin başını sevmek için elini uzatmış. Uzattığı elinin altına girip "benimde başımı sev " diye birbirini itip kakan köpekleri görünce sevgiye ne kadar muhtaç olduklarını anlamış ve tutmaya çalıştığı kendine yakıştırmadığı gözyaşlarını tutamamış. Yanağından süzülen gözyaşlarını yanındakilere farkettirmemeye çalışarak köpeklerin hepsini elinden geldiğince sevmeye çalışmış. Yüzüne gülümseme değil hüzün yerleşmiş, endişe duymuş herbiri için. Bu bahsedilen haberlerde duyduğu miktardan çok daha fazlaymış. Utanmış insanlığından o manzarayı görünce.

Kimine göre normal olan bu manzara yaşamında hiç bir köpekle yakınlığı olmayan bu adamı utandırmış kendini eksik hissettirmiş. Kendi kendini yargılamış sormuş ben nasıl insanım bu kocaman gerçeği nasıl görmemişim bugüne kadar? Nasıl kapatmışım gözlerimi görmezden gelmişim? Bu gerçek varken nasıl insanım diye gezmişim? Ne olacak bu kadar köpeğin durumu nasıl başa çıkılacak bu kadar bireysel derdi olan köpekle? Bunun gibi sorular aklından bir çırpıda geçmiş. Dalıp gitmiş köpekleri severken aralarında. Bir sesle irkilmiş kendine gelmiş " Buyrun ofise geçelim bunlar bizi rahat bırakmayacak konuşamayacağız" Oysa sevinç içinde sevilmeye bekleyip kuyruklarını sallayan sevmesi gereken daha birsürü köpek varmış. Ofise geçmişler adam ve yanındakiler...Ofisin içi daha minik yavru köpeklerle doluymuş yaklaşık otuz kadar minik köpek yavrusu ve bir kemik. O kemiği paylaşmaya çalışan birbirinin üstüne çıkıp havlayan birsürü şeker gibi oyuncak gibi köpekler. O kadar miniklermiş ki sevmek için kucağına almaya kıyamamış eğilip hepsini sevmeye çalışmış adam.

İşte o küçük ofisin içinde bir tanesi gelip adamın bacağına sürtünmüş ve köşedeki yastığın üzerine gidip oturmuş. Gözlerini adama dikmiş kırpmadan bakmış dik dik. Bir bacağı doğuştan sakat barınak gönüllü veterineri tarafından ameliyat edilmiş ama tedavisi devam eden bir beyaz köpek yavrusu. Adını sormuş görevli anneye.. Meral annesi anlatmış hikayesini "onun adı şanslı" demiş adam dinlemiş. Acımamış sevmiş o köpeği karısı da çok sevmiş o sakat yavruyu. Adam kendi ayıbından utandığı için harekete geçmesi gerektiğini hissetmiş. Hiç değilse birini kurtarmalıyım birine bakmalı ve ona bir hayat vermeliyim diye düşünerek o güne kadar köpeklerle ilgili düşündüğü bütün ön fikirlerini silip atmış. Çünkü hepsinin yanlış anlamsız ve boş bir savunma mekanizması ile bünyesinde geliştirdiği dayanaksız düşünceler olduğunu anlamış.

Küçük yavru köpeği almışlar eve götürüp bakmışlar. Şimdi bu hikayenin üzerinden yaklaşık 8 ay geçti o adamı sahilde karısıyla köpeğini yürütürken gördüm yüzü o kadar gülüyordu ki. Hayatına giren bu yeni konuk hem büyümüş hemde adamı büyütüp değiştirmişti. Adamın ruhunu gördüm gibi bir ara pozitif enerjisini hissettim o kadar mutluydu ki eminim hayata bakış açısı değişmiş olmalı..Hiç değilse birinin hayatını kurtarayım diye başladığı dostluğu aslında onun hayatını kurtarmıştı...

Sizlere o adamın hayatını o kadar değiştiren dostunun fotoğraflarını gönderiyorum. Kendisini yakından tanırım. O adam kim mi? Anladınız siz onu....

Saygılarımla,

Kemal Uysal

09.05.2007

Bu köşeye yazılarınızı göndermek için meralolcay@mynet.com