BİZİ TAKİP EDİN
İSTANBUL, TURKEY
03 ARALIK 2007 / 14:16

Minik'in Hikayesi

1999 senesi; Aralık ayının son gecesi Evde ailecek yılbaşı kutlaması yapıldı. Yemekte tavuk vardı. Malum biz hayvan besleyenler hiçbir yemek artığını çöpe atmayız. Ben her zamanki gibi kemikleri torbaya koydum sokaktaki hayvanlara vermek üzere sokağa çıktım. Köşede zayıf 5-6 aylık yılışık bir köpek gördüm daha önce hiç görmemiştim. Herhalde sokağa yeni gelmişti. Hemen kuyruk sallayarak yanıma geldi sırt üstü yattı . Kemik verdim yemedi kaçtı. Ertesi gece gene aynı yerde gördüm gene yanıma geldi yılışıklığa devam. Bu sefer kemikleri yedi bana güvendi ve sokağa yerleşti. Her gün düzenli olarak yemek veriyordum fakat dişi hayvan yarın öbür gün doğurur diye kısırlaştırayım dedim ve ameliyat ettirdim. Mevsimi olduğu için evimin terasında ona bir yer ayarladım iyileşene kadar kalır dikişleri almdıktan sonra tekrar sokağa bırakır sokakta beslerim dedim. İsmini Minik koydum çünkü Sibirya Kurdu ile 3 numara Terrier melezi imiş, yani büyümüyor fakat evdeki hesap çarşıya uymadı 10-15 gün geçti ameliyatın üstünden minik bir türlü iyileşmiyor kanaması kesilmiyor. Ameliyatı yapan Veterinere götürdüm muayene etti ve kanser olma ihtimali çok yüksek onun için kanama durmuyor kemoterapi olacak dedi. Şok oldum bu kadar genç hayvanda kanser olurmu dediğimde veterinerin cevabı ilginçti ..Sokakta büyük iri erkek köpekler tarafından tecavüze ugramış ve hastalık kapmış.

Avcılar Veteriner Fakülltesine götürdüm. İlaçla tedaviye yanıt vermedi. Ameliyat edilmesi gerekiyormuş. Ameliyatta oldu zavalının çekmediği acı kalmadı küçücük yaşta. 2 ay tedaviden sonra tamamen iyileşti. Evimizde 3 ay misafir kaldıktan sonra tekrar onu kapımın önüne bıraktım. Korkudan tir tir titriyor arabaların altına saklamyor verdiğim yemeği yemiyordu, ne yapacağımı şaşırdım. Evde kendi köpeğim Lolita varken 2.ci bir köpek hiç düşünmüyordum, minike yuva aramaya başladık, ve bulduk. Alibeyköyde bir fabrika, yeri güzel, kulübesi var ,bekçi var hemen götürdük gün boyunca telefon açıp bilgi alıyordum ne yapıyor diye, aldığım cevap hep aynı kıpırdamıyor, yemiyor, içmiyor çiş ve kaka yapmıyor... Gece 12de fabrikaya
gittik (gözümüzle durumu görelim içimiz hiç rabat değil çünkü) O kıpırdamayan hayvan bizi görünce çılgına döndü üstümüze atladı, sevindi. İçimiz cız etti ve dayanamayıp miniki tekrar geri aldık.

Arabada sessizdi herhalde şimdi başıma neler gelecek endişesi taşıyordu. Eve yaklaşınca yolları tanıdı hareketlendi. Terasta doğru yuvasına koştu. Sevinçten O gün yemek yiyemedi.

Şunu anladım ki evine aldığın bir hayvanı asla başka bir yere veremiyorsun. O sana bağlanıyor sen ona bağlanıyorsun. bambaşka bir duygu bu. Yaşamak gerekiyor. Hiç anlayamadığım şey insanların yıllarca evlerinde baktıkları hayvanları artık bakamıyorum deyip sokağa atmaları. Bu vicdansızlık barınağımızda hayvanların çok büyük bir kısmı hep sokağa terk edilen ev köpekleri.

Hayvan sahiplenirken çok düşünün. Ölene dek bakacaksanız alın yoksa yazık olur.