BİZİ TAKİP EDİN
İSTANBUL, TURKEY
03 ARALIK 2007 / 16:13

Karam'ın hikayesi

Karam 4 yaşlarında Fransız Bulldog cinsi bir köpek. Pet marketlerde yavrusu 2000 dolara satılıyor. Sanırım Karam da bir pet marketten satın alınmış. Bir müddet sonra bıkıldığı ve bakımı zor geldiği için sokağa terk edilmiş. Zavallı hayvancık yolunu bulamamış ve Kartal - Maltepe civarında bir arabanın altında kalmış. Bir hayvansever görüp hemen veterinererinere götürmüş. Veterinereriner muayene sonucunda "felç, uyutulması gerek" demiş. Tabii arkadaş kıyamamış uyutmaya, Yedikule'ye getirdi. Biz hemen sinir besleyici vitaminler, masajlar, kortizonlar, tedaviye başladık. Ama tedavisi uzun sürecek. Gönüllü Jale Anne baharda Çatalca'ya bahçeli evine gideceğini, Karam'ı da izin verirsem orada özel bakıma alabileceğini söyledi. Çok mutlu oldum çünkü zaten barınak çok kalabalık; "götürebilirsin" dedim...

Böylece Karam 6 ay sürecek olan tatiline gitti. Geldiğinde çok sosyal bir köpek oldu. Karam'ın ilk yıllarıydı bu hikâyeyi yazdığımda. Sonraki yıllarda Jale Anne her yaz başında Karam'ı alıp Çatalca'ya götürdü. Altı ay Çatalca'da, altı ay barınakta kalıyordu.

Karam çok mutluydu Çatalca'da, ama o kadar sosyal bir hayvandı ki, barınağa geldiğinde de hiç yabancılık çekmiyor, hemen uyum sağlıyordu.

Zaten o kadar küçük şeylerden mutluluk duyardı ki... Bir top, bir poğaça, oyuncak, özellikle dişlerinin arasına aldığında ses çıkartan oyuncaklara bayılırdı. Bir hayvansever ona kırmızı patikler getirmişti, onlarla oynar dururdu. Arabasıyla barınağın bahçesinde dolanır, Jale Anne'nin geleceği saatte onu karşılamak için barınağın kapısına koştururdu.

5 sene böyle güzel geçti. Bu sene 2007. Yine Karam Çatalca'daydı ama rahatsızlanmış, Jale Anne bana hiç bir şey söylemeden haftada 3 gün kliniğe, İstanbul'a taşımış ve klinikte de "sakın Meral Hanım'a söylemeyin, çok üzülür" diye bin bir tembih etmiş.

Fakat durumu gercekten kötüydü. Karaciğer yetmezliği teşhisi kondu. Her gün serumu ve 10'a yakın iğnesi vardı, ama iğnelerde ses çıkartmıyor, çünkü bacaklarını hissetmiyordu. Fakat serum vermek için harekete geçtiğimizde saldırıyordu; biliyorsunuz ki bu ırkların çeneleri çok kuvveterinerlidir...

Hemen Jale Anne'ye "her gün serum için kliniğe gitmesi gerek" dedim. Jale'yi de ısırmış ama Anne olarak gördügü için zarar verecek şekilde değil, uyarı anlamında ısırmıştı.

Jale Anne 3 gün boyunca aldı, kliniğe götürdü ve getirdi. Bu sabah geldik ki, melek olmuştu.

Sibel Anne, Jale Anne ve ben kendimizi tutamadık, ağladık. Tabii en çok emek veren Jale Anne'ydi. Biz teselli etmeye çalışırken Jale Anne çok metanetli bir şekilde "o kadar ağlama hakkımız olsun Karam'a" dedi ya, biz daha fena olduk... Ama sokağa terk edildikten sonraki son 5 senesini hayatının en mutlu seneleri olarak görüyorum. Sahipli köpeklerden daha fazla ilgi ve sevgiyle yaşadı.
Barınakta kendisi gibi felçli Nisan'a aşıktı. Yemeğini onunla paylaşır, başka kimseyle paylaşmazdı. Gerçi boyutları hiç uygun değildi, ama aşk bu...

Keşke Nisan'ın artık koşmaya başladığını görebilseydi... Göremedi.
Karam'a barınakta mezar yaptık, Lolita, Jitan ve Kelebek arkadaşlarının yanında yatıyor.
Umarım gökyüzünden gene bizleri izleyip "Jale Anne ağlama, daha çok Karam'lar gelecek, Annelerin yüreğinde o kadar çok muhtaç hayavana yer var ki..." diyordur.

Gönüllü Barınak Yöneticisi
Mimar Meral Olcay
24-11-2007