BİZİ TAKİP EDİN
İSTANBUL, TURKEY
03 ARALIK 2007 / 16:47

Tommy

Tommy ve Terry iki arkadaş. Tommy, Beyaz renkli olan; 1 yaşında. Terry 6 yaşında. Yabancı uyruklu bir Hanım tarafından alınmış, sonra da bakılamadığı için (!!!) timsah gözyaşlarıyla barınağımıza terk edilmişti yaklaşık 6 ay önce...

Tommy şanslıydı, genç ve oyuncu olduğu için hemen yuva buldu. Tabii yuvalandırmadaki titizligimi de dikkate aldığınızda ne kadar incelediğimi tahmin edebilirsiniz. Tommy'e daha önce bizden köpek sahiplenen bir ailenin akrabası talip oldu. Yuvalandırdığımız önceki köpek çok iyi bakıldığı için biraz da ona güvenerek verdim. Fakat takibi de elden bırakmadım. Yaklaşık bir ay sonra aileyi arayarak "Tommy'i ziyaret etmek istiyorum" dedim. Biraz tereddütlü bir sesle "tamam biz sizi ararız" dediler.

Ama aranmadım, tekrar aradım. Bu sefer "alerjimizin olduğu ortaya çıktı, biz Gebze'de bir akrabamıza verdik" dediler. Kan Beynime çıktı!  "Nasıl olur, taahhütname imzaladınız, bakılamama durumunda köpegimizi bize tekrar iade edecektiniz, hemen alıp bana getiriyorsunuz, size akşama dek süre - yoksa yasal işlemlere başlıyorum" dedim.

1 saat sonra telefon geldi, o akraba da bakamamış, filanca barınağa bırakmış! "Allahım ya rabbim nasıl olur yahu" dedim. Benim barınağımdan alınan köpek nasıl bir başka barınağa bırakılır, inanamıyorum...

Hemen barınağın adını ve telefonunu aldım, aradım. Kendimi tanıttım, köpeğimiz size bırakılmış, bize aittir, ispatlayabilirim dedim. "Biz o köpeği sahiplendirdik"!  Haydaaa, hemen mi, 2 gün içinde... Hayret bir şey! "Tamam, olabilir, o zaman sahiplendirdiğiniz kişinin bilgilerini alayım, çünkü bize ait bir köpektir, geri almam gerekiyor ama aile çok sevmişse bu köpeği, gelsinler barınağa, onları tanıyayım, güvenirsem tekrar veririm" dedim. Cevap: "Biz size bilgi veremeyiz".

"Nasıl veremezsiniz, ben bir resmi kurumun yöneticisiyim, size durumu anlatıyorum; getiren kişiler belli, siz de bir barınaksınız, bana bilgi verme zorunlulugunuz var" dedim. "Peki biz bir bakalım, arayalım, sizi ararız" dediler.
Gerçekten de bir saat sonra aradılar, "tamam aldık ama bizim aracımız yok, siz gelip alın" dediler.
Hemen arabayı organize ettim. Tabii barınakta değil, x bir semtte, bir evde ve evin içinde 4-5 adet dişi terrier var, bizimki de onların arasında alemde...

Tahminimce cins köpek olduğu için damızlık olarak aldılar, ben takip edince ve ısrarlı olunca geri vermek durumunda kaldılar. Neyse Tommy'i aldık barınağa, benim ofise. Alışmış kerata kızların peşinde, hoppala !!! İşimiz iş, "oğlum buradakiler kısır kızlar, sana yaramaz, haydi uslu dur bakalım!"... Tommy normale döndü 2-3 gün içinde..

Aradan 3 ay geçti, Tommy'nin kısmeti gene açıldı çünkü çok sempatik, oyuncu bir köpek. Yine aynı şekilde daha önce köpek verdigim ve köpegi sürekli takip edip iyi bakıldıgına çok emin olduğum bir ailenin kız kardeşine istediler. AnneAnne, amca, torunlar, ailecek geldiler ve Tommy'i çok sevdiler.

Bu sefer içim çok rahattı; iki katlı evdi, hiç yalnız kalmayacaktı, evin AnneAnnesi hep evdeydi, vs, emindim.

Verdik Tommy'i, 10 gün sonra aradım, AnneAnne çıktı telefona, "çok iyiyiz, bana çok düşkün, yanımdan hiç ayrılmıyor, biraz çiş sorunu var ama hallederiz" dedi. "Bir sorun olursa lütfen beni arayın" dedim, "tamam" dediler.
Geçen hafta içinde bizim barınağa giriş yolu üzerinde Beyaz bir terrierin sokakta çamur içinde, sefil vaziyette dolaştığını görüyor bizim elemanlar... Hemen bana söylediler, gidin bakın, alın getirin dedim .

Barınağın alt kısmındaki yola yakın yerde gittiler, orada bir dükkan sahibi "benim köpeğim, ben bakıyorum" demiş... Nasıl bakmaksa..... "Gündüz geziyor, akşam dükkana alıyorum" diyor.

Çocuklar ertesi gün "abla bu bizim Tommy'e çok benziyor" dediler.
"Neee! Mümkün değil, verdiğim aile çok düzgün; asla bırakmazlar, bakamayacak olsalar bana getirirler" dedim ama içime de kurt düşmedi değil...

Dayanamadım, atladım arabaya gittim dükkâna. Tabii adam şüphelenmiş bizim çocuklardan, köpeği saklamış. "Köpeği görmek istiyorum" dedim. Adam üstüme yürüdü, diklendi. "Benim köpeğim, size de göstermek durumunda değilim, Allahınız gelse vermem" gibi tehditler savurdu.

Muhatap olmadım, dükkânın etrafını şöyle bir kolaçan ederken Beyaz bir minübüsün içinde çamur içinde bir köpek kıvrılmış yatarken gördüm. Önünde çiğ ciğerler var ve minübüsün kapısı kilitli. Cama vurdum, kafasını kaldırdı. Aman yarabbi, benim Tommy! Offf ya, gene mi, olur mu bu kadar, bir köpek bu kadar talihsiz olur mu? Demek ki oluyormuş...
Hemen barınağa geldim, sahiplendirme formu dosyasını açtım, Tommy'nin kayıtlarını buldum ve aradım. Tabii hiç bir şey olamamış gibi "Tommy'i ziyaret etmek istiyoruz, ne gün uygunsunuz" dedim.

Cevap, "Biz Tommy'i barınağa teslim ettik"...
"Anlayamadım" dedim; "ben barınaktayım ve haberim yok. Tommy barınağa teslim edilmedi ve siz beni arayıp Tommy'i geri getiriyoruz bile demediniz. Neden böyle bir şey yaptınız ?"

"Eşimin işleri çok yoğundu, karnesiyle birlikte özel şöförümüzle barınağa gönderdik, o da teslim ettim dedi."...  Hemen Tommy'nin şu anki durumunu, bir minibüste kilitli vaziyette olduğunu ve geri alamadığımı, çünkü şahsın "sizin köpeğiniz değil" dediğini anlattım...

Hanım da şaşırdı, "bize teslim ettigini söyledi şoförümüz - hemen ilgileniyorum" dedi.
1 saat sonra şöför geldi, durum anlaşıldı.
Barınağın alt yolu metro inşaatı nedeniyle kapalı ve güvenlik var. O yoldan gelmiş, güvenlik yolu geçmesine izin vermeyince oradaki bir Bey "konu nedir" diye sormuş.

Şoför arkadaş durumu anlatınca da "ben barınakta çalışıyorum, Meral Hanım'a teslim ederim" demiş, adamcağız da inanmış ve Tommy'i teslim etmiş karnesiyle birlikte.

Durum bu. "Peki o zaman Tommy'i al ve bana getir" dedim. Gitti, 10 dakika sonra eli boş geldi. "Ne oldu" dedim, "köpeği sahiplendirmiş" dedi. Nasıl olur, 1 saat önce oradaydı; hemen taahhütnameden fotokopi çektim, verdim eline, "git bunu göster, eğer ben Tommy'i bugün Meral Hanım'a teslim etmezsem hakkımızda hukuki işlem başlayacak dersin" dedim. Gidiyor, bu sefer adam dükkânı da kapatmış gitmiş. "Ben anlamam, gelene kadar bekle ve Tommy'i bana getir; Tommy'siz asla gelme" dedim.

Bu arada ben zabıta ekibimizi aradım, durumu anlattım, ihtiyacım olduğu an siz de gelirsiniz dedim, tamam dediler.
Tabii bende nasıl bir stres, anlatamam. Ve vicdan azabı; gene mi ya, gene mi... Ya bulunamazsa, adam kaçırdı götürdüyse, ya yerini söylemezse... Kendi kendimi yedim bitirdim. Yarım saat sonra Tommy kucağında geldi. Nasıl buldun, dedim.
Vatandaşa "eğer köpeğin yerini söylemezsen polis ekipleriyle gelir işlem yaptırırım" diyip tehdit edince, adam "amma da kıymetli köpeğiniz varmış, peki gidip alalım" demiş . Barınaktan uzakta falanca semte gidiyorlar, bir gecekondu. Kapıyı açan kişiye "köpeği alacağız" deyince adam da şaşırıyor; kim bilir ne vaatle verdi, belki de sattı. Neyse ki almışlar Tommy'i ve bu kadar maceradan sonra Tommy barınağa geldi...

Şimdi ofiste, ve asla Tommy'i sahiplendirmeyeceğim. Zavallının başına gelen pişmiş tavuğun başına gelmedi...
Ve Tommy'nin adı artık BERGEN oldu  - acıların köpeği. Hep kıl payı kurtardım onu...
Sonuç olarak şu noktaya bağlamak istiyorum konuyu...
Benim sahiplenmek için gelenlerden tenkit aldığım nokta şu...
"Meral Hanım, neden sahiplendirirken bizlere kök söktürüyorsun, inceliyorsun, yerine bakıyorsun, ahiret sorgusu yapıyorsun. Biz sizden önce 4-5 barınağa gittik, bize sadece tasma - zincir getirin, istediğiniz köpeği verelim dediler" diyorlar ve ben şok oluyorum; şaşırıyorum... Nasıl oluyor da ben bu kadar inceleyip takip ettigim halde böyle olaylar olabiliyor?

Bir canlıyı her isteyene verebilir misiniz? Keser mi, işkence mi yapar, taciz mi eder, satar mı? Belki başımıza gelenleri okuduktan sonra köpek sahiplenmeye gelen insanlar artık beni anlarlar...

Sahiplendirme konusunda hassas olma sebebim bu...

Gönüllü Barınak Yöneticisi
Mimar Meral Olcay
25.10.2007