BİZİ TAKİP EDİN
İSTANBUL, TURKEY
03 ARALIK 2007 / 16:09

Melek kelebekin ardından

Kelebek kızım hayatımıza nasıl girdi...Bir sene önce iki genç kız ve bir erkek, pis, çuvala benzeyen bir torbayla geldiler. "Biz bunu sokakta bulduk, size getirdik, alırsanız alın, yoksa götürüp bir yerlere bırakacağız" dediler...

Şaştım kaldım. "Acaba bu çuvalın içinden nasıl bir sey çıkacak" dedim. Bir de ne göreyim! Kahverengi, küçücük, sırtı yanmış, gözler kataraktlı, iskelet halde bir köpecik. Ayrıca da her tarafı pire dolu... Hemen pirelerini temizledik. Muayenesi sonucunda, başına darbe aldığından boynunun eğri kaldığını, üzerine sıcak bir sıvı, muhtemelen kaynar su veya çay dökülmüş olduğunu ve bu yüzden popo kısmında büyük bir yanık ve yara olduğunu gördük.

Köpeciğe dikkatle bakınca "Papillon" denilen çok pahalı bir cins köpek olduğu ortaya çıktı.
Neyse; benim için sokak köpeği de olsa aynı. Hemen tedaviye başladık. Yaralarına her gün pansuman yaptık. Darülaceze Yedikule'de ona da 1 m2 yer bulduk. Kulakları ve şirin yüzü ile kelebeğe benzediği için adını kelebek koyduk. (Papillon da Fransızca kelebek demek.)

Kelebek'ciğim o kadar zayıftı ki, çok yediği halde kilo alamıyordu. Bir gün dedim ki "ahh ahhh, Kelebek'ciğim, senin kilo aldıgını görebilecek miyim?" Ve zaman içinde Kelebek'in yaraları iyileşti, tüyleri uzadı, kilo aldı çok güzelleşti. O kadar güzelleşti ki bahar pikniğinde tişörtlerimize manken oldu. Kelebek resimli tişörtleri giyerek yaz boyunca hava attık. Bu arada yaşlı bir de gönüllü Annesi oldu; Saadet Anne.

"Benim Kelebek'im sadece konserve yiyor, çünkü dişleri yok. Üstelik mama markası da seçiyor kerata " diyince, Saadet Anne her ay Kelebek için kutu kutu mamayı Sibel Anne'yle yollamaya başladı sağolsun...

Günler çok güzel geçiyordu. Kelebek aşagı, Kelebek yukarı, ofisimde diğer arkadaşlarıyla mutlu mesut yaşıyordu Kelebek. Her gelen misafir onu seviyor, okşuyor, o da çok mutlu oluyordu. En son "konu mankenleri" başlıklı yazımda gördüğünüz gibi prova yapmıştı, kostümleri hoşuna da gitmisti...

 Fakat güzel günler uzun sürmedi...
Bugün 18 Nisan Çarşamba.  Sabah geldiğimde biraz durgundu Kelebek. "Yorgun herhalde" dedim. Çok önemsemedim; yoğun bir gündü. Okul gelecekti, telaş vardı.Telaş hiç bitmiyor, o kadar yoğun geçiyor ki günler.

Telaşım bittikten sonra rahat bir nefes alıp, "haydi sevgi seansına başlayalım" dedim. Akşam saat 18:00 gibiydi. Seslendim, "Havuç, Fıstık, Ponpon, Kelebek..." dedim. Ses yok. Gelmedi, uyuyor sandım, baktım. Başı yana düşmüş, kıvrılmış, gözleri kaymıştı, içim tuhaf oldu.Telaşım bittikten sonra rahat bir nefes alıp, haydi sevgi seansına başlayım dedim. Akşam üstü saat 18:00 gibiydi. Seslendim havuç, fıstık, ponpon, kelebek .. dedim. Ses yok. Gelmedi uyuyor sandım baktım. Başı yana düşmüş, kıvrılmış, gözleri kaymıştı içim tuhaf oldu.

Anladım, beni bırakacaktı. "Gitme kızım, ne olur... Biraz daha, biraz daha kal" dedim. Kucağıma aldım, okşadım, ilk müdahale, vitamin vs, ağrısı için hafif doz ağrı kesici verdim. Biraz rahatladı. Saat 19.30 oldu, ayrılamıyorum barınaktan. Kelebek'in yanındayım. Hala yaşıyordu. Sanırım beni bırakmak istemediği için melek olamıyordu. Saat 20:00′ye doğru sepete koydum. Yalnız bırakmamak için elemanların odasına bıraktım. TV sesi ve sıcak oda, insan sesi... Yalnız kalmasın, gözlemleyin, bir şey olursa haber verin dedim, ayrıldım. Kötü haber çabuk geldi. 1 saat sonra aradı çocuklar, Kelebek melek olmuş.

Çok üzgünüm. 1 sene bizimleydi ama nasıl bir bağ oluşmuştu anlatamam. 13 sene yaşadığı ilk sahibinden sonra son bir senesini geçirdiği Yedikule'de herkes tarafından çok sevildi. Umarım o da mutlu olmuştur bizimle. Biz onunla çok mutluyduk, çok seviyorduk. Şimdi bir yerlerden bizi seyrediyorsa, onu çok özleyecegimizi biliyordur.

Sibel Anne, Jale Anne de en az benim kadar üzgünler, biliyorum; ama hayat devam ediyor. Daha sorumsuz insanlar tarafından terk edilecek çok Kelebek'ler var...

Ne olur birazcık merhamet, lütfen ölene dek bakamayacagınız hiç bir canlıyı almayın, günah oluyor ve ben hep üzülüyorum onlar üzgün oldukları için...

Şu an 18 Nisan Çarşamba, saat 22.28 ve ben ağlıyorum, gözyaşlarımı tutamıyorum ve diyorum ki "güle güle Kelebek; şimdi uçabilirsin, artık özgürsün"...

Gönüllü Barınak Yöneticisi
Mimar Meral Olcay
18-04-2007