BİZİ TAKİP EDİN
İSTANBUL, TURKEY
25 ŞUBAT 2008 / 17:14

Garo



Garo, 13-14 yaşlarında bir safkan Pekinez köpecik. Zamanında pet marketten satın alındı, büyük ihtimalle yaşamının uzunca bir süresini evde ailesiyle geçirdi. Ta ki sahibi ölene kadar. Sahibi ölünce aileden kimse sahiplenmedi  Garo'yu ve sokağa düştü. Mahallede çöp yığınlarından beslenmeye çalışıyordu ama  sadist ruhlu bir yaratık çöp karıştırırken Garo'yu tekmeyle kovaladı. Sokakları kirletiyor, batırıyor diye minnacık Garo kocaman bir adamın tekmesine dayanabilir mi? Yığıldı kaldı kan revan içinde...

 Merhamet sahibi mahalleliden birkaç kişi aldı barınağa getirdi ve "masraflarını karşılayacağız çünkü sahibini tanıyorduk" dediler. Sevindik; en azından bize ameliyat masrafı yük olmayacaktı.

garo2.jpgTemmuz 2007 idi Garo'nun Yedikule Darülaceze'sine sığındığı tarih. Hemen kliniğe gönderdik Garo'yu, filmleri çekildi. Çenenin kırık olduğu, tüm dişlerinin de darbeden dolayı zarar gördüğü anlaşıldı. Acil ameliyata alındı. Tüm dişleri çekildi. Çene kemiği ortadan yarıldığı için çok zor bir operasyonla çenesine plaka konuldu. Yaklaşık 15 gün sondayla beslendi ve iyileşip taburcu oldu. Ama Garo'yu  getiren İNSANOĞULLARI,  yine sözlerinde durmadılar. Ne aradılar ne sordular, ne de ameliyat masraflarını ödediler. Kendi vicdanlarını  rahatlatıp barınağı zorda bıraktılar...

Garo benim ofiste kendine bir köşe kaptı. Sadece yumuşak gıdalarla beslenmesi gerekiyordu. Web sitemizden duyurduk ve Amerika'da yaşayan Yalçın Baba telefon etti. "Garo'nun mamasını ben karşılayacağım" dedi. Dünyanın bir ucundan duyarlılık gösteren Yalçın Baba'ya minnettarız; düzenli olarak mamasını yolladı Garo'nun. Garo'cuk dili dışarı sarkmış hali ile çok sevimliydi ve tüm ziyaretçilerin ilgisini çekiyordu. Ofisin maskotu olmuştu; iştahı da maşallah çok iyiydi. Konserve kutusunu elime aldığımda hemen koşuyor, o kocaman diliyle yalanıyor, "mamayı ver" diyordu. Kısacası ömrünün son zamanını dayak yemeden, lezzetli mamalarla tamamlamaya çalışıyordu.

Yaklaşık 1 ay önce idrarında bir tuhaflık fark ettim, hemen kliniğe götürüp filmini çektirdim. Veterinerden çok korkuyordu; daha eliyle vücuduna dokunduğun anda ağlamaya başlıyordu. Canı çok tatlıydı keratanın! Filmin sonucunda, idrar yollarında problem olduğu anlaşıldı. Kahverengi, pas rengindeydi idrarı. İlaç tedavisine başlandı ama tedaviye yanıt vermedi; kan işemeye başladı Garo... Demek ki enfeksiyonu tüm vücuda yayılmıştı. Serum takviyesi yapıldı.

garo01.jpgEn son Cuma günü, yani 22 Şubat'ta Garo durgunlaştı. Konserve mama kutusunu elime aldığımda ilk kez kalkamadı yerinden. O gün Sibel Anne ve Burak Baba vardı barınakta. Onlara, "vedalaşın Garo'yla, bir daha geldiğinizde göremeyebilirsiniz" dedim. Burak Baba kucağına aldı, hava da çok güzeldi, biraz dolaştırdı kucağında. Son kez güneşi görsün istedim. Hislerim beni hiç yanıltmazdı.

Akşam barınaktan ayrılırken bebek maması hazırladım, şırıngayla içirdim. İçti, başını okşadım, vedalaştım ve ayrıldım. Sabah erkenden barınağı aradım, "Garo melek oldu mu" diye, "evet" yanıtını aldım. Ama içim rahat... Yedikule'de kaldığı 6 ay, onun en rahat, sevgiyle dolu dolu yaşadıgı zamandı. GÜLE GÜLE GARO... Acıların bitti... 

Meral Olcay

24.02.2008