BİZİ TAKİP EDİN
İSTANBUL, TURKEY
02 ARALIK 2007 / 21:00

Çok sevdigim bir dostumun, Dost'unun anısına...

Soğuktu... Aksam üzeri olmuştu... Yagmur ya da kar yağmıyordu ama insan sanki yağsa daha az üşürüm herhalde diye düşünmeden edemiyordu. Hızlı adımlarla eve varmaya çalışıyordum ki onu gördüm... Titriyordu, o kadar çok üşümüştü ki belki de artık sadece titriyor, soğuğu hissetmiyor ve bir an evvel uzun bir uykuya dalmak istiyordu. Bir yerlerde okumuştum, tıpkı elimizi musluğun altına soktuğumuz o ilk anda akan sıcak su nasıl kendini hissettirmez ve neden sonra kendini farkettirirse, soğuk havalarda da canlılar bir müddet sonra soğuğu hissetmez olurlar ve dipsiz uykulara dalarak........... güzel düşler eşliginde uyanmazlarmış bir daha... O da bu uykuya hazırlanıyordu biliyorum. Nasıl bildiğimi bilmeden hissediyordum bunu... Yanına yaklaştığımda tek gözünü hafifçe araladı, umutsuzca baktı gözlerimin içine. İpten bozma tasması boğazını sıkıyodu, ''Çocuklar oyun olsun diye bağlamışlardı, açamadım kendi başıma '' dedi. Sol ayağı bir garip duruyordu, ''geçenlerde karşıdan karşıya geçerken oldu, biraz fazla hızlıydi sanırım araba, herhalde acelesi vardı kullanan adamın, önemsemedi beni'' dedi. Güzel kafasının üzerinde eski yara kabukları vardı,''tam iyilestim diye seviniyorum bir sokak kavgası daha, eeeeeeeee ne yapalım ekmek kavgasi'' dedi. Bakıştık. Konuşmadık bir süre. Bir genç çocuk köpeğini gezdiriyordu, yanımıza gelmek istedi, onu soğuklardan koruyan elbisesini gösterecekti sanırım bize, tasmasından çekiliverdi, gelemedi. ''Sınıf farkı, boşver alıştım artık'' dedi.

Ne yapacağımı düşünüyordum, ''sen en iyisi evine git, uğraşma simdi benimle, ben de uyuyayım artık'' dedi. Üşümüyordum, ne garip! Ayaklarım eve doğru gidemiyordu, gitmek istemiyorlardı onu için bir seyler yapmak istiyordum. Şansı dönsün istiyordum, umutsuzluğunu umuda çevirmek istiyordum, o kadar da zor değildi bu. Hatta demin yanımızdan geçen genç çocuğun bile kolaylıkla yapabileceği ama nedense yapmadığı bir seydi. Hep böyleydi ama bu! Nedenini bilmiyorum ama hep böyleydi. Bunu değistirebilirdim.

Değistirdim. Veterinere gittik onun ''boşver, kim alır beni ayağım iyileşse de, bırak'' tekrarlarıyla... Önce güzel bir akşam yemeği, ardından ilaç tedavisi, ardından klasikleşmiş ev bulma serüveni, aile arama günleri... Ve birlikte başardık, bir seramik atölyesinde yumuşacık yatağında uyuyor artık her gece, şefkate boğuluyor... O kadar çok seviliyor ki daha önce neredeydi, başından neler geçti hatırlamıyor. Yemeğini paylaşıyor bahçenin ardındaki dostlarıyla ama, demek ki bazı seyler hafızada hep kalıyor, kendini unutturmuyor... "Gerçekten beni kimse almaz sanıyordum, şaşırdım'' dedi bana geçenlerde... Herşey değisebilir, her şey şu ankinden daha güzel olabilir, sadece biraz daha kalabalık olmaya ihtiyacımız var, yeter ki umudumuzu yitirmeyelim dedim...

Yeter ki bu dünyanın sadece biz insanoğlu ve insankızlarina ait olmadığının farkına varalım, biraz etrafımıza bakalım, sokaktaki dostlarımıza da evimizdekiler gibi sahip çıkalım.

Degistirebiliriz...

Hiçbir sey aynı kalmak zorunda değil...
Değişmeye kendimizden başlayalım.

Sevinc Erbulak Midyat