Size, bu ay, sanatçı Tuna Arman’ın 15 Ağustos 2010 Pazar günü başlayacak, 4 Ekim 2010 tarihinde bitecek, bu süreçte her gün saat 15:00’da Taksim, İstiklal Caddesi, Galatasaray Lisesi önünde gerçekleştireceği ve benim de hem gönülden desteklediğim hem de hukuken destek verdiğim eyleminden bahsetmek istiyorum.
Hepinizin bildiği ve benim de bu köşede sık sık belirttiğim gibi Ülkemizde, 2004 yılında yürürlüğe giren 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu, kabahat kanunu kapsamında yer almakta.
Ve bu kanun, her ne kadar hayvan refahı için düzenlenmiş bir kanun olsa da esasında bu kanunun bu mevcut hali ile uygulanması hatta bu kanunun ceza kanunu kapsamına alınarak uygulanması, tüm toplumun refah ve güvenliği için hem çok önemli hem de çok gerekli.
Bunu, her fırsatta dile getiriyorum, hayvana karşı işlenen her türlü şiddet içerikli eylem ve tecavüz, uygun ortamda, ilk fırsatta insana yönelir. Bu husus, bilimsel olarak kabul görmüştür. Şiddet tektir ve kişi, şiddet eğilimini, gücünün yettiğine yöneltir.
Yine başka kabul edilen gerçek; hayvana karşı yapılan eziyet ve işkencenin, şiddet ve anti sosyal hareketlerle ilişkili olduğudur. Hayvana karşı yapılan eziyet, genelde saldırı, uyuşturucu bağlamlı suçlar, tecavüz, seks suçları, hırsızlık ve kundakçılık dahil gayri yasal davranışlarla birlikte meydana gelir.
Ülkemizde modern şehirlerde de yaşanmaya devam eden hayvan tecavüzünün, maalesef en yetkili kişilerin ağızlarına aldığı şekliyle de “cinsel ihtiyaç” adı altında kanıksatılmaya çalışılması çok acıdır. Çünkü hayvana tecavüz, sapıklıktır ve çocuklar için de büyük bir tehlike ve tehdit oluşturur. Mahallede bir hayvan tecavüzcüsü yaşıyor ise, o mahallenin çocukları asla güvende değildir.
Ülkemizdeki çocuk ve hayvan tecavüzünün, üzeri, uzun yıllardır, farklı nedenlerle örtülmekte, bu nedenle de, işlenen bu suçlar, korkunç rakamlara ulaşmıştır. Biri, cinsel ihtiyaç adı altında kanıksatılmaya çalışılmakta diğerinde ise aile içi durumun saklanması gerekliliği inancı ile hasır altı edilmektedir. Bunun neticesinde de, adliyeye ve medyaya yansıyan suçlar, akıl almaz bir boyuta taşınmıştır.
Hayvanlara karşı uygulanan istenmeyen cinsel tavırlar, kadınlara, erkeklere ve çocuklara uygulanan cinsel saldırı olarak görülmelidir.
Genel anlamda toplum tarafından, bestiyalitede (hayvanla cinsel ilişkide) bulunan bir erkek, zihinsel olarak rahatsız, sapık, tehlikeli, şiddet ve cinsel saldırıya muktedir kişi olarak addedilir. Hatta, bu hayvan tacizciliği, çocuk tacizciliğine kadar varır.
Bizim Ülkemizde, ciddi anlamda çok yüksek oranda hayvan tecavüzü yaşanmakta. Yine bizim Ülkemiz, çocuk pornosunda, dünya sıralamasında ilk 5 içinde yer almakta. Ve bu iki gerçek, ASLA TESADÜF DEĞİL.
Hayvan tecavüzü, akıl bozukluklarında tanı ve istatistiksel el kitabında, bozukluk için belirtilerden biri olarak listelenir. Davranış bozukluğu tanısı, temelde çocuklukta ya da ergenlik döneminde baş gösterir. Bu tür davranışlar, yetişkinlik döneminde de baş gösterdiğinde artık psikopat ya da sosyapat olarak işaret edilir.
Amerika’da hapishanede mahkûmlar üzerinde yapılan araştırmada; mahkumlar, daha saldırgan ve daha az saldırgan içerikli diye gruplandırıldıklarında: önemli hayvan taciz ve tecavüzlerinin daha saldırgan grupla bağlantılı olduğu gözlemlenmiştir.
Bu istatistiksel verilerden sonra, hala, hayvan taciz ve tecavüzüne sadece “itin-köpeğin davası” olarak bakmak, bu şiddet ve suç potansiyelinin sadece hayvanla sınır kalacağına inanmak, gerçek anlamda bir cehalet ve yanılgı içinde olmaktan başka bir şey değildir.
Bugün Avrupa’da ya da Amerika’da, hayvana karşı işlenen suçlar, ağır şekilde cezalandırılmakta, cezalandırılma gerekçesi olarak da, bu şiddet potansiyelinin er ya da geç insana yöneleceği gerçeği gösterilmektedir.
Tekrar belirtmek istiyorum: Hayvana tecavüz, sapıklıktır. Bugün, bunun ülkemizde, en yetkili ağızların bile çekinmeden ağza aldığı şekliyle “cinsel ihtiyaç” olarak kabul görmesi, tamamen ilkellik ve cehalettir. Cinsel ihtiyaç olarak algılanan bu fiilleri gerçekleştirenlerin, hemen hemen yarıya yakın kısmını evli erkeklerin oluşturduğu gerçeği, çarpıcıdır.
21. yüzyıl Türkiyesinde, hala, yetkili kişileri, yukarıda yer alan sapkınlıkların, sapkınlık olduğuna ikna etmeye çalışıyor olmaktan utanç duyduğumu belirtmek isterim.
Bütün bu nedenlerle, hayvana karşı işlenen zulmü, hayvana yapılan tecavüzü engelleme yolunda bir adım atmak üzere, toplumsal bilincin yaratılmasına yardımcı olmak ve uzun vadede toplumsal huzur ve güvenin de sağlanması için yasal düzenlemelerin yapılması gereğini herkese gösterebilmek için sanatçı Tuna Arman’ın 15 Ağustos 2010 tarihinde başlayıp 4 Ekim 2010 tarihinde bitecek süreçte, her gün saat 15:00’da başlayacak Taksim, İstiklal Caddesi, Galatasaray Lisesi önünde yapacağı oturma eylemine destek vermenizi, gönülden diliyorum.
Ben, daha güvenli bir toplumda yaşamak istiyorum. Çocuklarımız daha medeni bir toplumda büyüsün istiyorum. Hayvana şiddet ve tecavüz eylemlerinin, bir an önce ceza kanunu kapsamına alınmasını istiyorum.
Bu istek ve arzuları paylaşan herkesi, ama herkesi; hangi dernek, grup, federasyon üyesi olduğuna bakmaksızın orada destek vermeye çağırıyorum.
Çünkü, her bir kişi, hangi grubun parçası olduğuna bakmadan, herhangi bir menfaat ya da fayda gözetmeden, tüm canlar, tüm insanlık için bir araya geldiğinde, bu dünya, yaşanası bambaşka bir yer olacak. Ve ben, bunun, bir gün gerçekleşeceğine, gönülden inanıyorum.
Av. DENİZ TAVŞANCIL KALAFATOĞLU
İSTANBUL BAROSU
HAYVAN HAKLARI KOMİSYONU
Bşk. Yrd.