3. BÖLÜM
Bu ayki yazımda, geçtiğimiz 2 ay boyunca sizlere yazdığım hapishane mahkumları üzerinde yapılan araştırmalarla ispatlanan hayvana şiddet - insana şiddet bağının, nasıl değerlendirilmesi gerektiğinden bahsedeceğim.
Bütün bu istatistiksel verilerden sonra, hala, hayvan taciz ve tecavüzüne sadece "itin-köpeğin davası" olarak bakmak, bu şiddet ve suç potansiyelinin sadece hayvanla sınır kalacağına inanmak, gerçek anlamda bir cehalet ve yanılgı içinde olmaktan başka bir şey değildir. Bir de bu yanılgı içinde bulunanlar yetkili kişiler ise bir adım daha ötesi savcılar ise, durumun vahametini anlatmak için kelimeler yetersiz kalacaktır.
Bugün Avrupa'da ya da Amerika'da, basından da takip ediyorsanız görmüşsünüzdür, hayvana karşı işlenen suçlar, ağır şekilde cezalandırılmakta, cezalandırılma gerekçesi olarak da, bu şiddet potansiyelinin er ya da geç insana yöneleceği gerçeği gösterilmektedir.
Hayvana tecavüz, sapıklıktır, bugün bunun ülkemizde, en yetkili ağızların bile çekinmeden ağza aldığı şekliyle "cinsel ihtiyaç" olarak kabul görmesi, tamamen ilkellik ve cehalettir. Cinsel ihtiyaç olarak algılanan bu fiilleri gerçekleştirenlerin, hemen hemen yarıya yakın kısmını evli erkeklerin oluşturduğunu söylesem, sanırım bu yazıyı okuyan herkes için ilgi çekici bir saptama olacaktır.
Bugün etrafımızda gördüğümüz sokak çocuklarının ellerinde gezdirdikleri pitbulları dövüştürmelerine, bu hayvanların önlerine sokak hayvanları atarak parçalatmalarına ve bu şekilde dövüşe hazırlamalarına, sokak hayvanlarına bu problemli çocukların ya da hasta büyük yetişkinlerin tecavüz etmelerine göz yummak, asla kabul edilemez. Bu çocukların büyük bir kısmı, büyüdüğünde, şiddete meyilli birer azılı suçluya dönüşecektir. Bugün, bu çocukları ıslah edebilme şansımız varken, göz yumup, üzerinden yıllar geçtikten sonra dönüşecekleri katile vereceğimiz 3-5 yıllık hapis cezası ile cezalandırarak ıslah olmalarını beklemek oldukça anlamsızdır. Toplum içinde bu zararlı kişilerin yetişmesine göz yumanlar, bunun hesabını mağdur yakınlarına hiçbir zaman veremeyeceklerdir.
Hayvana karşı işlenen zulmü, hayvana yapılan tecavüzü LÜTFEN görmezlikten gelmeyin.
Bunu sadece hayvana dair bir suç ve davranış biçimi olarak görme yanılgısına düşmeyin.
Ruhsal rahatsızlık olarak addedilecek bu tür eylemlerin, canlının diğer zayıf halkalarını oluşturan çocuğa, yaşlıya, özürlüye, travestiye veya bir kadına uzanmasının an meselesi olduğunu bilin, fark edin.
Ve lütfen bu sorumlulukla hareket edin. Belki de hayvan tecavüzlerini bu kadar kanıksayıp görmezlikten geldiğimiz için çocuk pornosunda Dünya sıralamasında önde gelen ülke olduğumuzu unutmayın.
İşte, bu insanlarla aynı toplumda yaşıyor ve aynı havayı soluyoruz.
Bu insanlar, hayvanlara zulüm ederek, aslında bize kim olduklarını anlatıyorlar ama biz görmüyoruz.
Yapılan araştırmada, bu insanların;
- 1- Kontrol düşkünü oldukları,
- 2- Toplumdaki eksiklikleri için hayata karşı intikam alma duygusu taşıdıkları,
- 3- Gelişmemiş yargılarını tatmin etme arzusu ile davrandıkları,
- 4- Saldırganlık eğilimi taşıdıkları,
- 5- Güç gösterme arzusu ve belirli olmayan sadizm gibi tehlikeli dürtülerle hareket ettikleri saptanmıştır.
2 aydır sizlere aktardığım bütün bu bilimsel verilerin sonunda emin olabilirsiniz ki, hayvana fiziksel ya da cinsel şiddet uygulayan bu insanlar, aslında toplum için kesinlikle birer tehdit oluşturmaktadır.
Bu nedenle, bizim ülkemizde de, Hayvanları Koruma Kanununun bir an önce kabahatler kanunu kapsamından çıkarılarak ceza kanunu kapsamına alınması gerekmektedir. Bu hususun öneminin, yetkililer tarafından da kavranabilmesi için toplumsal bilincin yükselmesi gerekmektedir.
Hayvanları Koruma Kanununun Ceza kanunu kapsamına alınması gerekliliği, toplumun kendi güvenliği açısında da şart olmuştur.
Lütfen, kendi güvenliğiniz için, çocuklarınızın güvenliği için ve toplumun güvenliği için hayvana karşı uygulanan bir fiziksel ya da cinsel şiddet gördüğünüzde, yetkililere haber verin, şikayette bulunun. Dosyalarınız hakkında, takipsizlik kararı bile verilse, Savcılıklara suç duyurusunda bulunun. Sizlerin farkındalığı, yetkililerin de farkındalığını, zorunlu olarak arttıracaktır.
Bu farkındalık ve harekete geçme neticesinde, emin olun!! hayvanlarımızı koruyabildiğimiz, hayvanlarımızı koruyarak esasında insanlarımızı da koruyabildiğimiz hem daha medeni hem de daha güvenli bir toplumda yaşıyor olacağız.
Av. DENİZ TAVŞANCIL KALAFATOĞLU
İSTANBUL BAROSU
HAYVAN HAKLARI KOMİSYONU
Bşk. Yrd.