BİZİ TAKİP EDİN
İSTANBUL, TURKEY
22 HAZİRAN 2009 / 11:03

Hayvan Şiddetinin suçlu profilinde değerlendirilmesi

                                                                   2. BÖLÜM


Sizlere, bu ay, hayvana tecavüzün görmezden gelinmeye devam edilemeyeceğini çünkü bu davranışın tamamen akılsal ve ruhsal anlamda bir sapkınlık teşkil ettiğini yine yapılan çalışmalar üzerinden anlatacağım.


İlk önce, tacizin en korunmasız mağdurlarından; çocuk ve hayvan tacizinden bahsetmek istiyorum:  


Birkaç terim tanımını hatırlamakla başlayalım;  


Zoofili:Hayvan seviciliğini,


Bestiyalite: Zoofilinin ötesinde hayvanlarla cinsel ilişkide bulunmayı,  


Pedofili ise: Yetişkin bir bireyin ergenlik öncesi yaştaki çocuklarla cinsel eylemler içine girmesini ifade eder ki bir tür sapkınlıktır.


Bildiğimiz pedofillerin önemli bir bölümünün bir başka ruhsal hastalığı da bulunmaktadır; duygu durum bozuklukları, depresyon, madde-alkol bağımlılığı ve kaygı bozukluğu.  Ayrıca, pedofillerde empati, yakınlık duygusunda da eksiklik vardır.izmir-de-15-yasindaki-kizin-kopek-kulubesinde_o_thumbnail.jpg


Kabul edilen gerçek; hayvana karşı yapılan eziyet ve işkencenin, şiddet ve anti sosyal hareketlerle ilişkili olduğudur. Hayvana karşı yapılan eziyet, genelde saldırı, uyuşturucu bağlamlı suçlar, tecavüz, seks suçları, hırsızlık ve kundakçılık dahil gayri yasal davranışlarla birlikte meydana gelir. Hayvana eziyette özellikle de evcil hayvana karşı eziyet, yakın eşe karşı, aile içi şiddet bağlamında da oransızca meydana gelme eğilimindedir. 


Hayvana şiddet ile çocuk tacizi arasındaki bağ incelenmiş ve evinde şiddete maruz kalan çocukların hayvana karşı şiddet uygulamada yüksek meyil gösterdikleri saptanmıştır.  Hayvana karşı şiddet uygulayan çocukların incelenmesinde, çocukların kaotik evlerinde saldırgan anne baba modelinin çok ciddi bir etken olduğu saptanmıştır. 


Bu nedenle, mahallede gördüğümüz kedi-köpek kuyruğu kesen, kedi-köpek döven ya da yakan, kedi-köpek gözü çıkaran bir çocuğun, sadece masumane çocukça oyun oynadığını düşünmek daha sonra dönüşü olmayan büyük bir hatalar zincirine sebep olacaktır.  O çocuğun, kesinlikle ruhen sağlıklı olması beklenemez.  Çünkü çok büyük ihtimalle, o çocuk kendi evinde şiddet içeren davranışlara şahit olmakta ya da şiddet bizzat kendine uygulanmaktadır. Bu nedenle, hayvana karşı şiddeti engellemek yolunda atılacak her adım, esasında hayvana karşı şiddet uygulayan failin de korumasını ve ıslah edilmesini amaçlar.


Son olarak da, hayvanların cinsel amaçlı kullanımlarından bahsetmek istiyorum:               


Hayvanların, insanlar tarafından seks amaçlı kullanımları, binlerce yıllık bir geçmişe sahiptir. Bu davranışlar, insanlar tarafından çeşitli nedenlerle kınanmıştır: genellikle dinsel nedenlerle veya ahlaki açıdan ama aynı zamanda basitçe insanların kafasında hayvanlara karşı cinsel ilgi duyan insanlar geldiğinde, tiksindirici bulunmuştur.


Her nedense, günümüz modern zamanında bir çok şey açıkça konuşulabiliyorken, hayvan tecavüzü-tacizi, son kalan tabu olarak yerini almaktadır.


Zaman zaman zoofili seviyesinde kalan hayvan seviciliğinin hayvana zarar vermeyeceği inancı, 2006'da Psikolog Dr. Hvozdık'in rapor verdiği vakalarda, hayvanın cinsel tacizden sonra psikolojik olarak zarar görmeyeceği fikrinin yanlış olduğunu göstermiştir. Bu alanda gerçekleştirilecek araştırmalar, sadece hayvan refahı için değil aynı zamanda bu hayvan tacizinin kadına ve çocuğa tacizle de bağlantılı olabileceği noktasından hareketle de olmalıdır. 1998 de Bilim Adamı Kowal tarafından genç hastalarla ilgili yapılan çalışmalarda; psikiyatrik serviste yatan cinsel tacizcilerin, tecavüzcülerin, ki başka çocuklara tecavüz ettikleri ve aynı zamanda genellikle evcil hayvan olmak üzere hayvanlarla da cinsel ilişkide bulundukları gözlemlenmiştir.


Beirne, hayvana karşı yapılan cinsel tacizin, cinsel saldırı olarak algılanması gerektiğini, 1997 yılında kanıtlamıştır. Çünkü:



  • 1- İnsan - hayvan cinsel ilişkisi her zaman zorlama ihtiva eder.

  • 2- Bu tür davranışlar sonunda acıya sebebiyet verir bazen de ölüme yol açar.

  • 3- Hayvanlar bizimle iletişime giremeyip bizim anlayabileceğimiz şekilde rızalarını bize bildiremez ve davalarını söyleyemezler.


Beirne'nin önerisi, "hayvanlara karşı uygulanan istenmeyen cinsel tavırlar, kadınlara, erkeklere ve çocuklara uygulanan cinsel saldırı olarak görülmelidir" şeklindedir.


2006'da Hvozdik'in üzerince çalıştığı deneklerde: cinsel tacizcinin %50'sinin hayvana karşı sadistik davranışlar ve şiddet içerdiğini göstermiştir.


Genel anlamda toplum tarafından, bestiyalitede bulunan bir erkek, zihinsel olarak rahatsız, sapık, tehlikeli, şiddet ve cinsel saldırıya muktedir kişi olarak addedilir. Hatta biraz daha ileri gidersek, bu hayvan tacizciliğin, çocuk tacizciliğine vardığını da söyleyebiliriz.


Kişilerarası şiddet ile cinsel saldırı, bazı durumlarda bestiyaliteyi muhteva eder. Bunun neticesinde de, 1998'de Ascione tarafından hayvan tacizi ile kişiler arası şiddet arasında bir bağ olduğu kabul edilmiştir.


1953'te 5800 erkek denekle kendi cinsel tecrübeleri hakkında yapılan araştırmada, bunların %40-50'ye yakının en azından bir kez bir hayvanla cinsel temas kurduğu sonucu çıkmıştır.


Hayvan tecavüzü, çocukluk ve ergenlik çağındaki davranış bozukluğunda, psikolojik olarak disfonksiyonun erken işareti olarak tanınır. Gerçekten de hayvan tecavüzü, akıl bozukluklarında tanı ve istatistiksel el kitabında, bozukluk için belirtilerden biri olarak listelenir. Davranış bozukluğu tanısı, temelde çocuklukta ya da ergenlik döneminde baş gösterir.


Bu tür davranışlar, yetişkinlik döneminde de baş gösterdiğinde artık psikopat ya da sosyapat olarak işaret edilir.


Eğer bir kişinin geçmişinde hayvana cinsel taciz tecrübesi varsa, bunun, onu, fiziksel hayvan tacizine çekeceği yönünde ciddi bir kanaat vardır.


1986'da Ressler'in 36 cinsel motifli katilin arasında, çocuklukta veya ergenlikte cinsel taciz ile cinsel aktiviteler, meraklarla ilgili bağın kurulması için yapılan araştırmada: %43'ünün, çocukluğunda cinsel tacize uğradığı,  %32'sinin,  ergenlikte cinsel tacize uğradığı bulunmuş  ve çocukluğunda cinsel tacize uğrayanların da çocukluklarında aktif olarak hayvanlara zulüm uyguladıkları saptanmıştır.


Yine 2003'te 880 çocuk ve 276 cinsel taciz görmüş çocuklar olmak üzere 2-12 yaş  grubu arasında 2 ayrı grup ele alınmış; ve %34 ile %3 gibi birbirinden çok açıkça farklı yüzdelerle, taciz  görmüş çocuklar arasında hayvan taciz oranının da çok yüksek olduğu görülmüştür.


Yine 1966'da Hellmann ve Blackman'in 31'i şiddet suçlusu 22'si şiddet içermeyen suç işlemiş toplam 53 hapishane mahkûmu üzerinde yaptıkları araştırmada, %52'sinin hayvan tecavüzünde bulunduğu rapor edilmiştir.


Mahkûmlar, daha saldırgan ve daha az saldırgan içerikli diye gruplandırıldıklarında: önemli hayvan taciz ve tecavüzlerinin daha saldırgan grupla bağlantılı olduğu gözlemlenmiştir.


Yine 1986'da Ressler'in raporunda, cinsel katillerin %23'ünde hayvanlarla cinsel ilişki merakı olduğu rapor edilmiştir.


Hayvanlarla girilen cinsel ilişki, mazoistik ya da sadistik veya her ikisi ile birden bağlantılı olduğu durumlar saptanmıştır. Daha da ileri götürüldüğünde, 1992'de Dutton, hayvana karşı işlenen işkence ya da ölüm muhteva eden davranışlar ki her zaman cinsel de olması gerekmez, bir insanın öldürmek için pratik yapma maksatlı hizmet edebilir, demektedir.


Tecavüz denince, bir cinsel birlikteliğin tecavüz olarak addedilebilmesi için karşımıza "izin" mevzuu çıkar. Bestiyalite, kesinlikle tecavüz olarak addedilir, çünkü çocuk tecavüzünde de olduğu gibi hayvandan izin almak mümkün değildir.


İster pedofili olsun ister bestiyalite; sağlıklı bir beynin ve sağlıklı bir ruhun kabul etmek istemeyeceği gerçekleri içerir. Özellikle ülkemizde uzun yıllardır, üzerleri farklı nedenlerle örtülmekte, bu nedenle de, işlenen suçlar, korkunç rakamlara ulaşmıştır. Biri, cinsel ihtiyaç adı altında kanıksatılmaya çalışılmakta diğerinde ise aile içi durumun saklanması gerekliliği inancı ile hasır altı edilmektedir. Toplumumuzun tuhaf adlandırılabilecek iki yüzlü bir namus ve ayıp anlayışı vardır. Başkaları duymadığı ve bilmediği müddetçe, yapılan hiçbir şey ayıp olarak kabul edilmez. Bu vesile ile toplum olarak kendimizle yüzleşmemiz, sağlıklı bir toplum için şarttır.  Yoksa, kendimizi ahlaki değerleri yüksek, yabancıları ahlaki değerlerden yoksun görmek ve göstermek, kendimizi kandırmaktan başka bir şey değildir.